Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2021/4896 E. 2022/6922 K. 06.04.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/4896
KARAR NO : 2022/6922
KARAR TARİHİ : 06.04.2022

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki sigorta tahkim yargılaması sonunda Sigorta Tahkim Komisyonunca verilen talebin kabulüne dair verilen karara davalı vekilince itiraz edilmesi üzerine kararda yazılı nedenlerden dolayı itirazın reddine dair verilen karara karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile başvurunun reddine dair verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının Yargıtayca incelenmesi, süresi içinde davacı vekili tarafından istenmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R
Davacı vekili Sigorta Tahkim Komisyonu başvurusunda, 01/10/2008 tarihinde davacının yolcu olduğu motosiklet ile dava dışı trafik sigortası bulunmayan aracın karıştığı çift taraflı kazada davacının yaralanarak malul kaldığını beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak üzere belirsiz alacak olarak 20.000,00 TL maddi tazminatın 10/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, zamanaşımı def’inde bulunarak, hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, konusunda uzman bilirkişilerden kusur ve maluliyet ve tazminatına ilişkin rapor alınması gerektiğini beyanla, davanın reddini savunmuştur.
Uyuşmazlık Hakem Heyetince tüm dosya kapsamına göre; talebin kabulü ile 125.000 TL maluliyet tazminatının 10/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş karara karşı davalı vekilince itiraz edilmesi üzerine itiraz hakem heyetince; davalı vekilinin itirazı üzerine itirazın reddine karar verilmiş; itiraz hakem heyeti kararına karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Dairesince; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2 maddesi gereğince, düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere Sigorta Tahkim Komisyonu/İtiraz Hakem Heyeti kararının kaldırılmasına, buna göre; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun 19.06.2020 tarih, 2019/4-2019/1 sayılı kararı ile 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesi ile kurulan sigorta tahkim komisyonu itiraz hakem heyetinin bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başladığı 20/07/2016 tarihinden sonra itiraz üzerine verilen kararlarının temyiz kanun yoluna tabi olduğu kararlaştırıldığından, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi’nin 21/01/2020 tarih, 2019/388-2020/111 sayılı kararının kaldırılarak davalı vekilinin Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti kararına yönelik temyiz isteminin incelenmesi gerekmiştir.
1-Dava, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Kaza tarihi olan 01/10/2008 tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK’nın 49. md) haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK’nın değişik 72. md) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK’nın 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür) tabi olduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık 2918 sayılı KTK’nın 109/1. maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu, taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3.kişi) fiil cezayı gerektiriyor ise, uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağını kabul etmiştir. Görüldüğü gibi, BK’nın 60. ve 2918 sayılı KTK’nın 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir (TBK’nın 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır).
Haksız fiile dayanan tazminat isteminde zamanaşımının işlemeye başlayacağı tarih, zararın ve zarar sorumlusunun öğrenildiği andır. Zararın öğrenilmesi kavramıyla kastedilen ise, haksız fiil nedeniyle oluşan bedensel zararın kapsamının öğrenilmesi olup, bu bedensel zararın sebep olacağı maluliyet oranının belirlendiği tarihin, zararın öğrenilmesi kavramına bir etkisi yoktur. Bedensel zararın (yaralanmanın) gerçekleşmesi ve bu yaralanmayla ilgili tedavinin tamamlanması ile zararın kapsamının belli olduğu kabul edilmelidir.
Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; yaralanmalı trafik kazası meydana gelmiştir. Kaza tarihinde yürürlükte olan 5237 sayılı TCK’ya göre zamanaşımı süresi 8 yıldır. Davaya konu trafik kazası 01/10/2008 tarihinde meydana gelmiş, dava ise 03/04/2017 tarihinde açılmıştır. Davalı taraf, davaya konu alacağın zamanaşımına uğradığı savunmasında bulunmuş, itiraz hakem heyetince anılan itiraz davacının zararı 01/11/2016 tarihli maluliyet raporuyla öğrendiği ve bu tarihten sonraki 2 yıl içinde davanın açıldığı gerekçesiyle, zamanaşımı savunmasına itibar etmemiş, anılan yöne ilişkin itiraz reddedilmiştir.
Davacının maluliyet oranını belirleyen 01/11/2016 tarihli Dokuz Eylül Üniversitesi Adli Tıp ABD Başkanlığı tarafından düzenlenen rapor kaza tarihinde geçerli 11/10/2008 tarihli Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği ile ekindeki cetveller dahilinde maluliyet oranı belirlenmiş ise de, davacının tedavi süreci ile tedavisinin bittiği tarihe ilişkin bir tespitin yer almadığı görülmektedir. Anılan rapor; zamanaşımının denetlenmesi bakımından, kazadaki yaralanmalara ilişkin tedavi süreci ile tedavinin bittiği tarih bakımından tespit içermeyen bu raporun sadece tarihinin esas alınarak davalının zamanaşımı savunmasına itibar edilmeyişi, eksik inceleme niteliğindedir. Açıklanan nedenlerle; zararın kapsamının (maluliyetin) öğrenildiği tarihin saptanması bakımından, davacının davaya konu kazadaki yaralanmasına ilişkin tüm tedavi belgelerinin davacı taraftan sorularak temin edilmesinden sonra, en yakın üniversite hastanesinin adli tıp ana bilim dalı başkanlığından 11/10/2008 tarihli Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği ile ekindeki cetvellere göre maluliyet oranının belirlenmesi ile davacının tedavisinin bittiği ve zararın kapsamının (maluliyetin) ortaya çıktığı tarihin ne olduğu ve davacının maluliyeti ile ilgili olarak gelişen durum olup olmadığı hususlarında rapor tanziminin istenmesi; raporla tespit edilecek maluliyetin öğrenilme tarihine göre davalının zamanaşımı savunması üzerinde durularak, oluşacak sonuç dahilinde davalının zamanaşımı savunması hakkında karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle anılan yöne ilişkin itirazların reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
3-Bozma neden ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi’nin 21/01/2020 tarih, 2019/388-2020/111 sayılı ilamının KALDIRILMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İtiraz Hakem Heyeti kararının BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 06/04/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.