Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2021/25644 E. 2022/10064 K. 13.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/25644
KARAR NO : 2022/10064
KARAR TARİHİ : 13.09.2022

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 13.01.2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili ve davalılardan … tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
K A R A R

Hükmüne uyulan Dairemizin 12.03.2012 gün, 2012/2472 E- 2012/3840 K sayılı ilamı ile “…6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca, haksız fiilden doğan davalarda, zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Diğer yandan, kişilik haklarına saldırı halinde, davacı kendi yerleşim yerinde de dava açabilir. (TMK m.25/son). Her iki halde de mahkeme yetkili olup; davacı, yasanın kendisine tanıdığı seçim hakkını kullanan durumundadır. Şu durumda, işin esasının incelenmesi gerektiği” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uygun yapılan yargılama neticesinde, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; söz konusu karar, davacılar vekili ve davalılardan … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava tarihi 22.06.2011 olmasına rağmen gerekçeli karar başlığında 08.06.2012 olarak yazılması ve adına velayeten dava açılan davacıların adına karar başlığında yer verilmemesi, mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak değerlendirilmiş ve bozma nedeni yapılmamıştır.
1-Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde:
a)Dava, trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi (6098 sayılı TBK 56) hükmüne göre hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir.
Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Somut olayda; davacıların ölene yakınlığı, desteğin kusurunun olmaması, olay tarihi ve yukarıdaki ilkeler göz önüne alındığında davacılar yararına hükmedilen manevi tazminat miktarı azdır. Daha üst düzeyde manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
b) Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 10/2. maddesinde; “Manevi tazminat davalarında avukatlık ücreti, hüküm altına alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez. Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur. Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir.” hükmü yer almaktadır.
Mahkemece manevi tazminat bakımından davanın kısmen kabulüne karar verildiği, davacılar yararına 2.280,00 TL, davalılar yararına ise 8.160,00 TL vekalet ücretine hükmedildiği anlaşılmaktadır. Davalılar lehine hükmedilecek vekalet ücretinin davacılar lehine hükmedilen ücreti geçemeyeceği gözetilmeden, yazılı şekilde davacılar lehine hükmedilenden daha fazla vekalet ücretine hükmedilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2-Davalılardan …’ın temyiz itirazlarına gelince:
a)Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
b)Davalılardan …’ın diğer temyiz itirazlarına gelince:
Dosya kapsamından, SGK tarafından olayın iş kazası olduğu kabul edilerek desteğin hak sahiplerine aylık bağlandığı ve ödeme yapıldığının bildirildiği anlaşılmaktadır. Şu durumda mahkemece, davacılara SGK tarafından yapılan ödemenin rücuya tabi olup olmadığı; rücuya tabi ise peşin sermaye değerinin ne olduğunun sorulması, 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesinin şartları var ise tazminattan düşülmesi suretiyle davacı tarafın talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu karar verilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1/a-b) no’lu bentte gösterilen nedenlerle davacılar yararına, (2-b) no’lu bentte gösterilen nedenlerle davalılardan … yararına hükmün BOZULMASINA, davalılardan …’ın diğer temyiz itirazlarının (2-a) no’lu bentte gösterilen nedenlerle REDDİNE, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılar ile davalı …’a geri verilmesine, 13/09/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.