YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/25466
KARAR NO : 2023/4001
KARAR TARİHİ : 20.03.2023
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2018/7817 Değişik İş, 2018/7817 Karar
SAYISI : 2018/İHK-8819
HÜKÜM/KARAR : Davalının İtirazının Kabulü ile … Kararı
Kaldırılarak Davanın Reddine
SAYISI : K-2018/51652
Taraflar arasındaki sigorta tahkim yargılaması sonunda Uyuşmazlık Hakem Heyetince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından itiraz edilmesi üzerine İtiraz Hakem Heyetince itirazın kabulü ile … kararı kaldırılarak başvurunun reddine karar verilmiştir.
… kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; 25.12.2013 tarihinde davalıya trafik sigortalı ve davacılar desteği …’in yaptığı tek taraflı trafik kazası sonucunda vefat ettiğini, desteğin kazada tam kusurlu olduğunu, davalıya yapılan başvuruya olumlu cevap verilmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla her bir davacı için ayrı ayrı 5.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; ıslah dilekçesi ile talebini davacı anne için 110.964,82 TL’ye davacı baba için 90.214,76 TL’ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; poliçe limitinin 250.000,00 TL olduğunu, davacılar desteği olan sürücünün kendi kusuru nedeniyle kazanın meydana geldiğini, talebin reddedildiğini, talebin poliçe teminatı kapsamında olmadığını, desteğin sigortalı aracı sahibinden habersiz olarak aldığını, kişinin kendi kusurundan menfaat temin etmesinin hukuka aykırı olduğunu, aracın ticari olmaması nedeniyle hükmedilen faiz türünün yasal faiz olabileceğini belirterek davanın reddini istemiştir.
III. … KARARI
Uyuşmazlık Hakem Heyetinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile aracın çalıntı ve desteğin müterafik kusuruna ilişkin somut bilgi ve belge bulunmadığı, hesap raporunun hükme esas alındığı gerekçesiyle başvurunun kabulü ile davacı … için 110.964,82 TL ve davacı … için 90.214,76 TL olmak üzere toplam 201.179,58 TL destekten yoksun kalma tazminatının 23.02.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İTİRAZ
A. İtiraz Yoluna Başvuranlar
Uyuşmazlık Hakem Heyetinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili itiraz başvurusunda bulunmuştur.
B. İtiraz Sebepleri
Davalı vekili itiraz dilekçesinde; talebin poliçe teminatı kapsamında olmadığını, aracın sahibinden habersiz olarak alındığını ve daha sonra kazanın meydana geldiğini, desteğin tam kusuruyla ölümüne sebep olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müterafik kusur durumunun göz önüne alınması gerektiğini, vekalet ücretinin hatalı olduğunu ileri sürerek … kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
İtiraz Hakem Heyetinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile yeni genel şartların yürürlüğe girdiği 01.06.2015 tarihinden önce destek şahsın tam kusuruyla ölmesi durumunda bile yakınlarının destek tazminatı talep hakları bulunduğuna yönelik yargı kararlarının somut bir düzenlemeye dayanmadığı, destek şahsın tam kusurlu olarak ölümüne sebebiyet vermesi halinde destek zararının trafik sigorta poliçesi teminatı kapsamında talep edilemeyeceği, zira Hukuk Genel Kurulunun 2017/17-1315 esas sayılı ve 01.11.2017 tarihli kararıyla yeni genel şartlardan önce vuku bulmuş olaylarda dahi destek şahsın kusurunun dikkate alınması gerektiğinin kabul edildiği ve önceki içtihatlardan dönüldüğü gerekçesiyle davalının itirazının kabulü ile … kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle başvurunun reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İtiraz Hakem Heyetinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; kazanın 25.12.2013 tarihinde meydana geldiğini, poliçenin 17.05.2013 tarihinde düzenlendiğini, yeni genel şartların 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe girdiğini, yeni genel şartlarda teminat kapsamı dışında kalan haller 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na (KTK) aykırı olduğu için uygulama alanı bulunmadığını, KTK’nın 92/b maddesinde sadece mala gelen zararların teminat dışı bırakıldığını, sürücü kusurlu olsa dahi geride kalan hak sahiplerinin üçüncü kişi konumunda olduğunu ileri sürerek … kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe:
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı … şirketi tarafından Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (…) Poliçesi ile teminat altına alınan aracın karıştığı 25.12.2013 tarihli tek taraflı trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle ölenin desteğinden zorunlu kalanların açtığı destekten yoksun kalma tazminatı talebine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 53 üncü maddesi, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 85, 86, 89, 90 ve 91 inci maddeleri, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun (5684 sayılı Kanun) 14 ve 30 uncu maddeleri, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları.
3. Değerlendirme
KTK’nın 91 inci maddesi gereğince, aynı Kanun’un 85 inci maddesinde belirtilen, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olması durumunda, poliçe limiti dahilinde işletenin sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere, mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunludur. Zorunlu mali sorumluluk sigortasının yaptırılmaması durumunda 5684 sayılı Kanun’un 14 üncü maddesi gereğince, zorunlu mali sorumluluk sigortasının kaza tarihindeki limitleri dahilinde işletenin üçüncü kişilere karşı sorumluluğunu Güvence Hesabı karşılayacaktır.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türüdür.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (EREN Fikret, Borçlar Hukuku, 9. B, s. 631 vd.; KILIÇOĞLU Ahmet, Borçlar Hukuku, 10. B., s. 264 vd.).
KTK’nın 86 ncı maddesinde ise bu Kanun’un 85 inci maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.
Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse hâkim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir. Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hâkimin takdirine bırakmıştır.
Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında KTK’nın 91 inci maddesiyle de işletenin aynı Kanun’un 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir.
Hemen belirtmelidir ki işletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91 inci maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Öyle ise hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınıp çözümlenmesi gerekmektedir.
KTK’da zorunlu trafik sigortasına ilişkin olarak, sorumluluğun kapsamı yanında, bu kapsam dışında kalan hâller de açıkça düzenlenmiştir.
KTK’nın “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92 inci maddesinde:
“Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.
a)İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b)İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,
c)İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,
d)Bu Kanun’un 105. maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,
e)Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,
f)Manevi tazminata ilişkin talepler” hükmü ile zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenleme altına alınmış, burada örnekseme yoluna gidilmeyip tek tek ve tahdidi olarak sorumlu olunmayan haller sıralanmıştır.
Bu noktada üzerinde durulması gereken hususlardan birisi, KTK’nın 92/b maddesinde yer alan “İşletenin; eşinin, usul ve fürunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğu”na ilişkin hükümdür.
Bu hükümle kanun koyucu; tehlike sorumlusu zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumluluğu kapsamından, sadece tehlike sorumlusu olan işletenin eşinin, usul ve fürunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararları çıkarmıştır.
Şu haliyle, anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararlar ise sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakılmış; böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğu benimsenmiştir.
Durum bu olunca, işletenin; eşinin, usul ve fürunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölümü veya yaralanmaları halinde bundan kaynaklanan zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir.
Araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri ise 92 nci madde kapsamında yer almamakla sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, TBK’nın 53 üncü maddesinin 3 üncü bendinde düzenlenmiş olup; “Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar” şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin, ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse TBK’nın 53 üncü maddesinin 3 üncü bendine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
TBK’nın 53 üncü maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde, destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte, destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.04.1982 tarihli ve 979/4-1528 Esas, 1982/412 Karar sayılı kararı).
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 tarihli ve 2005/4-648 Esas, 2005/691 Karar sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki TBK’nın 53 üncü maddesinin 3 üncü bendine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK’nın 15.06.2011 tarihli ve 2011/17-142 Esas, 411 Karar sayılı ilamı). Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; desteğin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte destek üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın desteğin kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan destek zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. Desteğin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir.
Destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olsa idi doğrudan destek üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden bu yöndeki savunmalar ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacıların zararı, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez.
Şu hale göre; işleten (veya sürücü) murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup bu zarar, gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır.
Somut olayda da davacılar desteği …, tam kusuru sonucu meydana gelen trafik kazası sonucu vefat etmiş; davacılar, destekten yoksun kalan sıfatıyla, zorunlu mali sorumluluk sigortacısını hasım göstererek, destekten yoksun kalmaya dayalı tazminat isteminde bulunmuştur. Davacıların üçüncü kişi konumunda olduğu hem hakem heyeti, hem de tarafların kabulünde olduğu gibi, işleten (veya sürücü) yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin Kanun’da ve buna bağlı olarak poliçede açık bir düzenleme bulunmadığı da yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşılmaktadır.
Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. Davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı, dolayısıyla tam kusurlu araç sürücüsünün ve onun eylemlerinden sorumlu olan işletenin kusurunun, işletenin ve sürücünün desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği, KTK ve kaza tarihinde yürürlükte olan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı … şirketi, işletenin ve dolayısıyla sürücünün üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve destekten yoksun kalan davacı da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğuna göre, davalı … şirketi zararın tamamından sorumlu olacağından, davacılar davalı … şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecektir. (YHGK’nın 15.6.2011 tarihli ve 2011/17-142 Esas, 411 Karar; YHGK’nın 22.2.2012 tarihli ve 2011/17-787 Esas, 2012/92 Karar sayılı kararı; YHGK’nın 16.01.2013 tarihli ve 2012/17-1491 Esas, 2013/74 Karar sayılı kararı).
Eldeki dosyada İtiraz Hakem Heyetince her ne kadar davacılar desteği kendi kusuruyla kazaya ve ölüme sebebiyet verdiğinden konuya ilişkin 2017/17-1315 Esas, 2017/1239 Karar sayılı HGK kararı da dikkate alındığında davacıların davalıdan destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunumayacakları gerekçesiyle davalının itirazının kabulü ile başvurunun reddine karar verilmiş ise de, davaya konu kaza 25.12.2013 tarihinde meydana gelmiş olup davalı … şirketi tarafından düzenlenen poliçe teminat başlangıç ve bitiş tarihleri 17.05.2013-17.05.2014 tarihleri olup davalı … şirketinin sorumluluğunun kapsamı 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre belirlenmeyecektir.
Kaza ve poliçe tanzim tarihinde yürürlükte olan ve yukarıda açıklanan Kanun ve Genel Şartlar hükümleri ve konuya ilişkin Yargıtayın yerleşik kazanan içtihatlarına göre; davacıların murisinin kusurundan bağımsız olarak davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla talep ettikleri tazminatı zorunlu mali sorumluluk sigortasının kaza tarihindeki limitleri dahilindeki zararları karşılamakla yükümlü olduğu, davacıların talebinin trafik sigortası teminatı kapsamında kaldığı gözetilerek davacıların davalı … şirketinden destek tazminatı talep etme hakları bulunduğundan, İtiraz Hakem Heyetince davalı vekilinin bu yöndeki itirazlarının reddi ile diğer itirazları değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde itirazın kabulü ile başvurunun reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Değerlendirme bölümünde açıklanan sebeplerle davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile temyiz olunan … kararının BOZULMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davacılara iadesine,
Dosyanın mahkemeye gönderilmesine,
20.03.2023 tarihinde Üye …’in karşı oyu ve oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Temyiz incelemesine konu … kararı usul ve Kanun’a uygun olup onanması gerektiği düşüncesinde olduğumdan, sayın çoğunluğun bozma yönündeki kararına ve gerekçelerine katılamıyorum.