YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/23667
KARAR NO : 2022/9194
KARAR TARİHİ : 21.06.2022
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki muvazaalı işlemin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, davalı borçlu … hakkında icra takibi başlattıklarını, alacaklarını tahsil edemediklerini, borçlunun “….” ve “70 … Kolonyaları” isimli markalarının mal kaçırma amacı ile ortakları arasında organik bağ bulunan ….. İnşaat Gıda Kozmetik San. Tic. Ltd. Şti.’ne muvazaalı olarak devredildiğini belirterek, muvazaalı işlemin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ….. İnşaat Gıda Kozmetik San. Tic. Ltd. Şti. vekili, markaların raiç değerleri üzerinden ve noterden satın alındığını, muvazaanın söz konusu olmadığını, haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı …, cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece; marka devrinin, Markaların Korunması Hakkında KHK’nın 16. maddesinde düzenlendiği, yazılı olarak yapılmak zorunda olduğu, yazılı şeklin, geçerlilik şekli olarak arandığı, somut olayda da marka sahibinin, bu şarta uygun olarak markayı davalı …. İnşaat Ltd. Şti.’ne devrettiği, bu açıdan 06.03.2009 ve 13.03.2009 tarihli noter devir senetlerinin yasaya aykırı bir yönü bulunmadığı, devri yapan …’in marka sahibi olarak sözleşmeleri imzaladığı, satış yetkisinde herhangi bir sorun bulunmadığı, devralan ……. İnşaat Ltd. Şti. yetkilisi olarak …..’in devir senetlerini imzaladığı, daha sonra devir sözleşmelerinın TPE siciline kaydedildiği, markanın devir bedeli olarak gösterilen miktarlar ile tarafların alım – satım iradelerinin uyuştuğu, öte yandan, bedelin mutlak surette banka havalesi ile ödenmesi gerekmediği, marka devirleri ile ilgili kayıtların davalı şirketin ticari defterlerinde yer aldığı, davacı alacaklının marka sahibi satıcı ile yeni marka sahibi alıcının arasındaki işlemin danışıklı olduğunu ortaya koyan açık kanıtlar sunamadığı, devre rağmen markanın hala eski malikinde olduğu ve eski malik tarafından kullanıldığı, devralan şirketin marka ile ilgisi bulunmadığı, herhangi bir faaliyetin olmadığı gibi kanıtları sunamadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, BK’nın 18. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işemin iptaline ilişkindir. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3. kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler.
3. kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir.
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.
Somut olayda, dava BK’nın 18. maddesine dayalı olarak açılmıştır. Davacının borçludan alacağı olduğu ve hakkında yaptığı takibin kesinleştiği sabittir. Davacının alacağı 15/08/2008 tanzim tarihli bonolara dayanmakta olup markalar borcun doğumundan sonra 14/09/2009 ve 12/03/2009 tarihlerinde noterden devredilmiştir. Davacının yaptığı takibin borçluları … ve … Kozmetik A.Ş.’dir. Dosyadaki ticaret sicil kayıtlarına göre … Kozmetik A.Ş. ortakları … ve ….16/04/2009 tarihinde ortaklıktan ayrılmıştır. Üçüncü kişi … İnşaat Gıda Kozmetik San. Tic. Ltd. Şti. ortakları ise … ve …’dir. Buna göre borçlu, dava konusu markaları borcun doğmundan sonra ortağının diğer bir şirketine devir etmiştir. Üçüncü kişi şirketin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu bilmediği düşünülemez. … marka devrinin şekli anlamda usule uygun ve raiç değeri üzerinden yapılmış olması işlemin muvazaalı olmadığını göstermez.
Dava konusu markaların borcun doğumundan sonra, borçlular ile organik bağ içinde olan diğer bir şirkete devir edildiği, devirden sonra üçüncü kişi şirketin markayı kullanmadığı, dava dışı bir başka şirkete lisans yoluyla kullandırdığı, dosyadaki bilgilere göre, markaların koruma sürelerinin dolduğu üçüncü kişinin korumayı yenilemediği, bu hali ile mali değerinin çok düşmüş olduğu olguları birlikte değerlendirildiğinde, marka devrinin ticari kar amacının dışında sadece borçlunun alacaklılarından kaçırma amacı ile muvazaalı olarak yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bu nedenlerle, davacının davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 21/06/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.