Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2021/21811 E. 2022/16420 K. 07.12.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/21811
KARAR NO : 2022/16420
KARAR TARİHİ : 07.12.2022

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki sigorta tahkim davası hakkındaki İtiraz Hakem Heyetinin 06.07.2021 tarih 2021/İHK 20839 sayılı kararının davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili 11.07.2017 tarihinde meydana gelen kazada davalının zorunlu trafik sigortacısı olduğu araç ile müvekkilinin sevk ve idaresindeki aracın çarpışması sonucu müvekkilinin yaralandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000,00 TL sürekli işgöremezlik tazminatının temerrüt tarihinden işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiş, talep artırım dilekçesi ile sürekli işgöremezlik talebini 114.073,67 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
… tarafından, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre Başvurunun usulden reddine
karar verilmiş; bu karara davacı vekili, … nezdinde itiraz etmiştir.
… tarafından itirazların kısmen kabulü ile ilk hakem kararının kaldırılarak aşağıdaki hükmün kurulmasına, bu doğrultuda başvurunun kısmen kabulüyle, 69.328,20 TL tazminatın 24.11.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte sigorta şirketinden alınarak başvurana verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddinekarar verilmiş; karar davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, … kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davacı ve davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının usulüne uygun şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik’i, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik’i, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Somut olayda; kaza tarihi olan 11.07.2017 itibariyle yürürlükte olan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri esas alınarak maluliyet oranın tespiti gerekirken, Uyuşmazlık Hakem Heyetince hükme esas alınan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı’nca hazırlanan 26.08.2020 tarihli raporda Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerinin uygulandığı anlaşılmaktadır.
Buna göre, maluliyet oranının tespiti açısından kaza tarihi itibari ile yürürlükteki Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde usulüne uygun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olacak şekilde davacının maluliyet derecesi ve oranının belirlenmesi amacıyla, ATK İhtisas Kurulu’ndan ya da üniversitelerin adli tıp anabilim dalı başkanlıklarından önceki raporun da irdelendiği yeni bir rapor alınıp, oluşacak sonuca göre (maluliyet oranı bakımından davalı lehine oluşan usuli kazanılmış haklar dikkate alınarak) karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.
3-Trafik kazasında bedensel zarara uğrayan ve buna dayalı olarak işgücü kaybı tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir.
Diğer yandan; Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih-2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; işgücü kaybı tazminatı hesabında, yeni … Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, %1,8 teknik faiz uygulanmadan ve Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen progresif rant yöntemi kullanılarak yapılması gereklidir.
Somut olayda; davacının hak kazanabileceği işgücü kaybı tazminatının hesaplanması için alınan ve … tarafından da karara esas kabul edilen aktüer raporunda; TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre ve % 1,8 teknik faiz uygulanarak tazminat hesabı yapıldığı; … tarafından bu hesaba göre karar verildiği görülmektedir. Dairemizin içtihatları gereği, hesaplamada TRH 2010 Yaşam Tablosu’nun kullanılması yerinde olmakla birlikte % 1,8 teknik faiz kullanılması doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle; davacı için, TRH 2010 Tablosu’na göre muhtemel bakiye ömür süresinin belirlenmesi, % 1,8 teknik faiz uygulanmadan ve işleyecek devre bakımından “progresif rant” formülü kullanılarak tazminat hesaplamasının yapılması gerektiği dikkate alınmak suretiyle, bilirkişiden ek rapor alınıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı biçimde karar verilmesi davacı yararına bozmayı gerektirmiştir.
4-5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30/17. md. ve 19.01.2016 tarihli ve 29598 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in 6. maddesi ile Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik’in 16. maddesinin 13. fıkrasına “tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir” hükmü eklenmiştir.
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin (AAÜT) 17/2. maddesinde ise “Sigorta Tahkim Komisyonları, vekalet ücretine hükmederken, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen ücretin altında kalmamak kaydıyla Tarifenin üçüncü kısmına göre avukatlık ücretine hükmeder. Tarifenin üçüncü kısmına göre nisbi avukatlık ücretine hükmedilen durumlarda da talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine tarifeye göre hesaplanan nisbi ücretin beşte birine hükmedilir” düzenlemesi yapılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; İtiraz Hakem Heyetince davacı lehine hükmedilecek vekalet ücretine ilişkin olarak Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik’in 16. maddesinin (13) numaralı fıkrasının uygulanması gerektiği gözönüne alınarak AAÜT’nin 13. maddesi ve AAÜT’nin 17. maddesi gereğince, maktu vekalet ücretinin altında kalmamak kaydıyla, hesaplanan vekalet ücretinin 1/5’i oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, fazla vekalet ücretine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin ve davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya ve davalıya geri verilmesine 07.12.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.