Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2021/19733 E. 2022/16527 K. 08.12.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/19733
KARAR NO : 2022/16527
KARAR TARİHİ : 08.12.2022

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki sigorta tahkim davasının Uyuşmazlık Hakem Heyetince yapılan yargılaması sonunda davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekilinin başvurusu üzerine yapılan itiraz incelemesinde İtiraz Hakem Heyetince itirazın kısmen kabulüne dair verilen kararın süresi içinde davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, 07.08.2019 tarihinde davalı … şirketine trafik (…) sigorta poliçesi ile sigortalı aracın yaya haldeki davacı …’ya çarpması ile meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığını belirterek belirsiz alacak olarak 5.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 05.03.2021 tarihli bedel artırım dilekçesi talebini 39.999,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Uyuşmazlık Hakem Heyetince, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; (taleple bağlı kalınarak) davanın kabulü ile 39.999,00 TL daimi iş göremezlik tazminatının 25.10.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile sigorta şirketinden alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş; karara, davalı vekili tarafından itiraz edilmiştir. İtiraz Hakem Heyetince; faiz başlangıç tarihine yönelik itirazın kabulü ile sair itirazın reddine, faiz başlangıcının 24.07.2020 olarak düzeltilmesine karar verilmiş; itirazın kısmen kabulüne dair verilen karar, davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, kararın gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki 2 numaralı, davalı vekilinin aşağıdaki 3 numaralı bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-) Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili, davacının kazada yaralandığını ve malul kaldığını açıklayıp tazminat talebinde bulunmuş, tazminat hesabına yönelik olarak alınan aktüer raporunda davacının bakiye ömrünün tespitinde PMF-1931 Yaşam Tablosu ve progresif rant yöntemine göre hesap yapılmış, Uyuşmazlık Hakem Heyetince anılan aktüer raporu karara esas alınmıştır. Davalı vekilinin itirazı üzerine ise İtiraz Hakem Heyetince ek aktüer raporu alınmış; alınan ek aktüer raporunda davacının bakiye ömrünün tespitinde TRH 2010 Tablosu ve teknik faiz olarak %1.8 uygulanmış, ek rapordaki miktarın hükmedilen miktardan fazla olduğu ve itiraz edenin sıfatı nazara alındığında bu yöne ilişkin itirazın bu dosyada bir etkisi olmadığı gerekçesi ile itiraz reddedilmiştir.
Trafik kazasında bedensel zarara uğrayan ve buna dayalı olarak işgücü kaybı tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Bu itibarla; tazminat hesaplamasında, TRH 2010 Tablosu’nun kullanılmasında bir isabetsizlik görülmemiş olmakla birlikte, davacı vekilinin … kararına itirazı bulunmadığından PMF 1931 Tablosu’nun kullanılması yönündeki kabulü nedeniyle, tazminat hesabında PMF 1931 Tablosu’nun (TRH 2010 Tablosu’ndan daha kısa ömür süresi belirlediği ve davalı lehine olduğundan) kullanılması gerekli görülmüştür.
Tazminat hesaplamasında, yeni ZMSSGŞ ve ekindeki cetvellere göre hesaplama yapılmış ise de, Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nın 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; işgücü kaybı tazminatı hesabında, yeni … Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, %1,8 teknik faiz uygulanmadan ve Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen progresif rant yöntemi kullanılarak yapılması gereklidir ki, esas alınan aktüer raporu bu yönüyle de yeterli değildir.
Açıklanan tüm hukuki ve maddi vakıalar karşısında; davacı için, PMF 1931 Tablosu’na göre muhtemel bakiye ömür süresinin belirlenmesi (davalı lehine olacak biçimde daha kısa ömür süresi belirlediği halde davacı vekilinin … kararına itirazı bulunmadığından ), %1,8 teknik faiz uygulanmadan ve işleyecek devre bakımından da “progresif rant” formülü kullanılarak yapılacak tazminat hesabına göre karar verilmesi gerekirken İtiraz Hakem Heyetince TRH 2010 Tablosu ve 1.8 teknik faiz kullanılarak yapılan hesaplamanın benimsenmesi doğru görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir.
3-) a) Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru biçimde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Somut olayda, kaza neticesinde davacının maruz kaldığı yaralanmaya ilişkin olarak Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından düzenlenen rapor … tarafından benimsenmiş olup anılan bu raporda, davacının kaza nedeniyle oluşan daimi maluliyeti %5 olarak belirlenmiştir. Ne var ki, anılan raporda kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre belirleme yapılmadığı görülmektedir. Bu yönüyle, maluliyet oranı tespitine ilişkin bu rapor, karara esas almaya elverişli olmadığından maluliyetin belirlenmesi konusunda yapılan araştırma yetersizdir.
Bu durumda, … tarafından kazayla ilgili eksik kalan tedavi evrakları temin edildikten sonra, yukarıda belirtilen Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre uzman bilirkişi heyetinden davacının kaza nedeniyle uğradığı daimi çalışma gücü kaybı bulunup bulunmadığı ve varsa oranı konusunda ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
b) Hakem Heyetince, dava konusu kaza ile ilgili hiçbir kusur raporu alınmaksızın hesaplanan zararın tamamının davalı … tarafından tazminine, karar verilmiştir. Olay sonrasında tanzim edilen kaza tespit tutanağında davalıya trafik sigortalı araç sürücüsünün geçen veya geçmekte olana yayalara ilk geçiş hakkını vermediğinden tam kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Hakem Heyetince, herhangi bir kusur raporu alınmaksızın davalıya trafik sigortalı araç sürücüsü tam kusurlu kabul edilerek karar verilmiştir. O halde, İtiraz Hakem Heyetince, kazaya ilişkin ceza dosyası da celp edilerek İstanbul Teknik Üniversitesi Trafik Kürsüsü veya Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Fen Heyeti gibi kurumlardan seçilecek uzman bilirkişiden dosyadaki tüm deliller ve ceza dosyasındaki ifadeler ile birlikte değerlendirilerek kusur oranlarının belirlenmesi yönünden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli biçimde rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kaza tespit tutanağı ile yetinilerek eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
c) Somut olayda, … tarafından davacı yararına davalı aleyhine tam nispi vekalet ücretine hükmedilmiş; davalı vekilinin … nezdinde vekalet ücretine dair yapmış olduğu itiraz reddedilmiştir.
Sigortacılık Kanunu 30/17 md. ve 19.01.2016 tarihli ve 29598 Resmi Gazetede yayımlanarak Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16. maddesinin 13. fıkrasına “(13) (Ek:RG-19/1/2016-29598) tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir.” hükmü eklenmiştir.
Karar tarihinde yürürlükte olan 2021 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 17. maddesinde; “(1) Hakem önünde yapılan her türlü hukuki yardımlarda bu Tarife hükümleri uygulanır. (2) Sigorta Tahkim Komisyonları, vekalet ücretine hükmederken, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen ücretin altında kalmamak kaydıyla bu Tarifenin üçüncü kısmına göre avukatlık ücretine hükmeder. Ancak talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine bu Tarifeye göre hesaplanan ücretin beşte birine hükmedilir. Konusu para ile ölçülemeyen işlerde, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen maktu ücrete hükmedilir. Ancak talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine öngörülen maktu ücretin beşte birine hükmedilir. Sigorta Tahkim Komisyonlarınca hükmedilen vekalet ücreti, kabul veya reddedilen miktarı geçemez.”hükmü düzenlenmiştir.
İtiraz Hakem Heyetince davacı lehine hükmedilecek vekalet ücreti için Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16/13 maddesinin uygulanması gerektiği göz önüne alınarak AAÜT’nin 13. maddesi ve AAÜT’nin 17. maddesi gereğince maktu vekalet ücretinin altında kalmamak kaydıyla hesaplanan vekalet ücretinin 1/5’i oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesi ve davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan itiraz başvurusunun reddi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekili ile davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, (3-a), (3-b) ve (3-c) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalıya geri verilmesine 08.12.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.