Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2021/14422 E. 2021/7358 K. 25.10.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/14422
KARAR NO : 2021/7358
KARAR TARİHİ : 25.10.2021

MAHKEMESİ : …Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 19.10.2021 Salı günü davacı vekili Av. … Özle ile davalı vekili Av. … geldiler. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan tarafların vekilleri dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili; davacıya ait aracın davalı şirket nezdinde kasko sigorta poliçesiyle sigortalı olduğunu, davacının aracını emaneten verdiği arkadaşı tarafından yapılan kaza sonucu aracın ağır hasar gördüğünü, davacıya hiç bir bildirimde bulunulmadan 12.03.2014 tarihinde 2.500,00 TL. ödendiğini, davacının aracını kendi imkanlarıyla tamir ettirip 21.240,00 TL. ödeme yaptığını, davalının perte çıkan arabanın o tarihteki anahtar teslim bedelini ödemesi gerekirken sadece 2.500,00 TL. ödeme yaptığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla aracın kaza tarihindeki araç teslim bedelinin, olmadığı takdirde 18.740,00 TL’nin kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 14.05.2019 tarihli ıslah dilekçesiyle taleplerini 21.997,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili; sigortalı aracın kasko poliçesinde özel araç olarak belirtilmesine rağmen kiralık araç olarak kullanıldığını, aracın anahtar teslimi bedelinin ödenmesi talebinin kabul edilemez olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesi tarafından; davacı vekilinin duruşmaya katılmaması nedeniyle 15/06/2017 ve 02/05/2018 tarihlerinde iki kez davanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği; davacı vekilinin 17/09/2019 tarihli duruşmaya da mazeretsiz olarak gelmediği ve davayı 3.kez takipsiz bıraktığı anlaşıldığından HMK’nın 150/6. maddesi gereği davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş; bu karara karşı davacı vekili tarafından yapılan eski hale getirme başvurusunun da ek karar ile reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf Mahkemesi tarafından; davacı vekilinin eski hale getirme talebinin reddine ilişkin mahkeme ek kararının nihai hüküm niteliği bulunmadığı ve HMK’nın 341/1. maddesi gereği istinaf kanun yolu kapsamında incelenmesinin mümkün olmadığı; mahkemenin davanın açılmamış sayılması şeklinde verdiği nihai karara ilişkin istinaf başvurusunun da bulunmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin mahkeme ek kararına yönelik istinaf dilekçesinin HMK’nın 352/1-b maddesi gereği reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta poliçesi nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
Davanın açılmamış sayılmasına dair verilen ilk derece mahkemesi kararına karşı davacı tarafça eski hale getirme talebinde bulunulmuş; bu talep de ek karar ile reddedilmiş; davacı vekili tarafından 18.12.2019 tarihli dilekçeyle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Davacı vekilinin 18.12.2019 tarihli istinaf dilekçesinde istem sonucunun “ilk derece mahkemesinin eski hale getirme talebinin reddine dair kararının kaldırılması ile esas hakkındaki talebimiz doğrultusunda davanın kaldığı yerden devamına ve talebimizin kabulüne karar verilmesi” şeklinde açıklandığı görülmektedir. Davacı vekilinin gerek anılan dilekçesinde, gerekse (ilk derece mahkemesinin davanın açılmamış sayılması kararının tebliğinden sonra verdiği) 03.01.2020 tarihli dilekçesinde kullandığı tüm ifadeler, ilk derece mahkemesinin ek kararı ile birlikte, davanın açılmamış sayılmasına ilişkin asıl hükmünün istinaf yoluyla incelenmesi iradesini yansıttığından, istemin istinafa tabi ilk derece mahkemesi hükmüne ve ek karara ilişkin olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf dilekçesinin reddi kararı yerinde olmamıştır.
Diğer yandan; ilk derece mahkemesi, takip edilmeme nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına ilişkin olarak verdiği karar ile dosyadan el çektiği ve kararını verdiği için dosyayı yeniden ele alamayacağından, davacı vekilinin eski hale getirme talebini incelemesi de mümkün değildir. Bu itibarla; davacı vekilinin gerek eski hale getirme talebinin, gerekse bu talebe ilişkin ilk derece mahkemesi tarafından verilen ek kararın istinaf mahkemesi tarafından incelenmesi gerektiği gözetilmelidir.
Açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-5 maddesindeki “mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına karar verilmiş olması” halinde ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın istinaf yoluyla incelenmesi gerektiğine ilişkin düzenleme ile davacı vekilinin istinaf dilekçesinin içeriği de göz önünde bulundurularak, ilk derece mahkemesinin eski hale getirme talebinin reddine dair ek kararının esastan incelenmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı biçimde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi gereğince, Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına; aynı Kanun’un 373/2. maddesi uyarınca, dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine; 3.050,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 25/10/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.