Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2021/14262 E. 2021/2190 K. 01.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/14262
KARAR NO : 2021/2190
KARAR TARİHİ : 01.06.2021

Davacı … ile davalılar… Otobüs İşletmeleri Seyahat ve Turizm San. Tic. A.Ş ve … … Petrol Ve Tesisleri San. Tic. A.Ş. arasındaki dava hakkında Konya 1 Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 26/09/2017 gün ve 2013/571 Esas 2017/551 Karar sayılı hükmün, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 04/03/2020 gün ve 2018/525–2020/2541 sayılı kararı ile onanmasına karar verilmiş olup, süresi içinde davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı vekili, davalı borçlu… Otobüs İşletmeciliği Petrol Turizm San. ve Tic. A.Ş. aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malları bulunamadığını ileri sürerek borçlunun, dava konusu taşınmazların diğer davalıya satışına ilişkin tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalı … … Şirketi vekili, iş bölümü ve yetki itirazında bulunarak esas yönden ise, taşınmazların kendi iştigal konularıyla ilgili olarak ve bedeli ödenmek suretiyle alındığını, taşınmazların biri dışında diğerlerinin dava dışı şirketten satın alındığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemenin davanın ön şart yokluğu nedeniyle usulen reddine ilişkin kararı Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 04/03/2020 gün ve 2018/525 – 2020/2541 sayılı kararı ile onanmasına karar verilmiş olup, davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
1-Dava, İİK’nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir.Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280. maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği, ayrıca ticari işletmenin veya işyerindeki ticari
emtianın tamamının ve mühim bir kısmının devri halinde de tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir. Ayrıca İİK.nun 284. maddesine göre tasarrufun iptali davalarının tasarruf tarihinden itibaren 5 yıllık süre içinde açılması öngörülmüştür. Bu süre hak düşürücü süre olup, mahkemece resen nazara alınması gerekir.
Somut olayda, davacı tarafça davalı borçlu … şirketine ait Konya ili, Selçuklu ilçesi, Dikilitaş Mahallesi, 13753 ada, 1 parsel de bulunan taşınmazların tasarrufunun iptali talep edilmiştir. Tapu kayıtlarının incelemesinde 1 nolu parselde 5 adet bağımsız bölüm olduğu, 1 nolu bağımsız bölümün satışının davalı borçlu şirket ile davalı 3. kişi şirket arasında gerçekleştiği 2,3,4 ve 5 nolu bağımsız bölümlerin ise davalı borçlu … şirketi tarafından 12.12.2008 tarihinde dava dışı Konya … Trz. San. Ve Tic. Ltd. Şti. ye satıldığı, 02.05.2008 tarihinde ise dava dışı Konya … Trz. San. Ve Tic. Ltd. Şti. tarafından 4. kişi davalı … Trz. Pet. Ürn.San. ve Tic. Ltd. Şti. ye (yeni ünvanı … … Petrol ve Tesisleri San.Tic.A.Ş.) satıldığı görülmektedir.
Bu durumda mahkemece, 2,3,4 ve 5 nolu bağımsız bölümler yönünden zorunlu dava arkadaşı olan 3. kişi Konya … Trz. San. ve Tic. Ltd. Şti. ‘nin davaya dahil edilerek dava dilekçesinin tebliği ile taraf teşkilinin sağlanması ve taraf delillerinin toplanması, yukarıdaki yasal düzenlemeler gereğince delillerin değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
2-Davacı tarafça, Adana … şirketi ile davacı arasında 02.05.2007 yılında 229.000 Euro bedelle araç satışına ilişkin sözleşme yapıldığını, aracın borcunun ödendiği ancak aracın resmi devrinin hacizlerden dolayı yapılamayınca aracın geri alınarak 229.000 Euro bedelle haricen … şirketinin sahibi …’a satış gösterildiği bu suretle … yanında borçlu … şirketi de borçlananarak toplamda 229.000 Euro davaya konu icra takip dosyasındaki senetlerin 26.08.2008 tarihli protokole bağlanarak verildiği ve aracın geri alındığı belirtilmiştir. Mahkemece, borcun doğum tarihi 26.08.2008 tarihi olarak kabul edilerek karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli değildir. Eksik inceleme ile karar verilemez. Bu durumda mahkemece, alacağın kaynağına ilişkin davacı tarafça yapılan itirazlar yönünden gerekli araştırma ve inceleme yapılarak, karar yerinde tartışılarak alacak- borç ilişkisinin hangi tarihte doğduğu tespiti ile hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 04/03/2020 gün ve 2018/525 – 2020/2541 sayılı sayılı ilamının kaldırılarak mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz ve tashihi karar peşin harçlarının karar düzeltme isteyen davacıya geri verilmesine, 01/06/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.