Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2021/12391 E. 2022/6297 K. 30.03.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/12391
KARAR NO : 2022/6297
KARAR TARİHİ : 30.03.2022

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki trafik kazası nedeniyle maddi tazminat davası üzerine Uyuşmazlık Hakem Heyetince yapılan yargılama sonucunda; başvurunun zamanaşımı nedeni ile reddine dair verilen karara davacı vekili tarafından yapılan itiraz incelemesinde; İtiraz Hakem Heyetince davacı tarafın itirazının reddine dair verilen kararın süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; 14/06/2007 tarihinde davalı … nezdinde … poliçesi ile sigortalı olan aracın tek taraflı kazasına bağlı gerçekleşen trafik kazasında müvekkillerinin desteğinin hayatını kaybettiğini iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak davacı … için 41.000,00 TL diğer davacılar için 1.000,00 TL olmak üzere toplamda 45.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetince, davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş; Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararına karşı davacı vekilince itiraz edilmesi üzerine itirazın reddine karar verilmiş; İtiraz Hakem Heyeti kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm sebebiyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK’nın 49. md) haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK’nın değişik 72. md) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK’nın 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür) tabi olduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık 2918 sayılı KTK’nın 109/1. maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu, taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3. kişi) fiil cezayı gerektiriyor ise, uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağını kabul etmiştir. Görüldüğü gibi, BK’nın 60 ve 2918 sayılı KTK’nın 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir.
Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir. (TBK’nın 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır).
Bir kişinin ölümüyle sonuçlanan söz konusu trafik kazası 5237 sayılı TCK’nın 85/1. maddesi kapsamında bir fiil niteliğindedir ve sürücü/davacıların desteğinin vefat etmiş olması ve murisin kusurlu olması sonuca etkili değildir. Yasa koyucunun amacı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca tehlike sorumluluğunu doğuran olaylarda sorumlulara karşı daha uzun zamanaşımı süresi içerisinde yönelmeyi sağlamaktır. Anılan maddelerde faili değil fiili tarif etmektedir.
Buna göre eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/1-d maddelerinde öngörülen ceza zamanaşımı süresi 15 yıl olup, bu zamanaşımı süresi dikkate alındığında başvuru tarihinde zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, eldeki davada zamanaşımı süresinin dolmadığı dikkate alınmak suretiyle işin esasına girilip, gözetilerek tarafların delilleri toplanıp, sonucuna göre bir karar vermek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen İtiraz Hakem Heyeti kararının yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 30/03/2022 gününde Üye … ve Üye …’nin karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm sebebiyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Davacılar vekili, meydana gelen kazada desteğin öldüğünü açıklayıp destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunmuş, hakem heyetince, murisin aracı kullanırken tek taraflı ve kendisinin tam kusuru ile meydana gelen eyleminin TCK’nin 179. maddesinin ikinci paragrafında tanımlanan trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu oluşturduğu, bu nedenle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 109. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ceza zamanaşımının uygulanması gerektiği, trafik güvenliğini tehlikeye sokma eylemiyle ilgili ceza davasının TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu; olay tarihi üzerinden sekiz yıl geçtikten sonra açılmış olması nedeni ile somut olayda zamanaşımının dolduğu gerekçesi ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 2. maddesinde “suçta ve cezada kanunilik” ilkesi düzenlenmiştir Bu maddeye göre; “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.” hükmü amirdir. Somut uyuşmazlıkta davacıların desteği muris araçta tek başına seyahat ettiği esnada tek taraflı trafik kazası sonucu hayatını kaybetmiş, bu kazada davacıların murisi haricinde ölen ya da yaralanan da olmamıştır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 85/1. maddesinde taksirle öldürme suçu düzenlenmiş, taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişinin cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Söz konusu kazada davacıların murisinin vefatı nedeni ile murise ölüme sebebiyet verme suçundan ceza verilmesi mümkün değildir. Somut olaya uygulanacak cezanın daha iyi
anlaşılması bakımından Türk Hukukunda intihar suçunun düzenlenmediğinin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Kişinin kasten dahi kendisini öldürmesi Türk Ceza Kanununda suç olarak düzenlenmemişken, suç ve cezada kanunilik ilkesi uyarınca taksirli bir fiil sonucu hayatını kaybeden şoföre, kendisinin ölümü nedeni ile taksirle bir insanın ölümüne neden olduğu gerekçesi ile ceza verilmesi de mümkün olmayacaktır. Bu halde somut olaya dönecek olursak davacıların desteği muris hakkında Türk Ceza Kanununu 179. maddesinin ikinci paragrafında tanımlanan trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan soruşturma yürütülebileceği dikkate alınarak bu suça ilişkin Türk Ceza Kanunu’nun 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresi uygulanması gerekmektedir. Bu sebeple; Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.