Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2021/11431 E. 2022/4790 K. 15.03.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/11431
KARAR NO : 2022/4790
KARAR TARİHİ : 15.03.2022

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki sigorta tahkim davası hakkında Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından verilen karara karşı davalı vekili tarafından itiraz edilmesi üzerine İtiraz Hakem Heyetinin itirazın kabulüne dair kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz yoluna başvurulmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü;
K A R A R
Davacı vekili 19/08/2014 tarihinde müvekkilinin sevk ve idaresindeki araç ile davalı sigorta nezdinde sigortalı aracın karıştığı trafik kazası neticesinde yaralandığını,sigorta şirketinin bir kısım ödeme yaprığını ancak maluliyetinde artış olduğunu, %45 oranında vücut fonksiyon kaybının bulunduğunu, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL’nin davalı sigorta şirketinden faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Bilirkişi raporu doğrultusunda dava değerini 135.533,14 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili davanın reddine savunmuştur.
Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetince,başvurunun kabulü ile 135.533,14 TL zararın 15/01/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş,davalı vekili karara itiraz etmiştir. İtiraz Hakem Heyetince itirazın kabulüne UHH kararının kaldırılmasına yeniden hüküm tesisine, buna göre başvurunun hak düşürücü süreden reddine karar verilmiştir. Karar karşı davacı vekili temyiz yoluna başvurmuştur.
Dava, trafik kazası sonucu oluşan bedensel zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK’nın 111. maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Yasada belirtilen 2 yıllık süre, hak düşürücü süre olup re’sen dikkate alınması gerekir.
Davalı tarafından 25/03/2015 tarihinde yapılan ödeme nedeniyle verilen ibradan sonraki 2 yıllık hak düşürücü süre içinde davanın açılmadığı savunulmuş ve İHH tarafından davalı yanın bu savunması yerinde bulunarak davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiştir. Davacı tarafın, 2015 yılında tazminat ödemesi yapıldıktan sonra geçen süre
içinde davacının maluliyetinde artış olduğu iddiasına dayalı olarak artan maluliyet için tazminat talep ettiği dikkate alındığında, İHH tarafından sadece 2015 yılındaki ödeme ve ibra tarihinin esas alınıp karar verilmesi, yanılgılı bir değerlendirmedir.
İHH’nin itiraz üzerine incelediği UHH kararına esas kabul edilen KTÜ Tıp Fakültesi Adli Tıp Başkanlığı’nın 22/11/2017 tarihli raporunda, kaza tarihinde yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre davacının kaza nedeniyle oluşan maluliyet oranı % 35,2 olarak saptanmıştır. Davalının 2015 yılındaki ödemesine esas aldığı Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin raporunda maluliyet oranının % 15 olduğu anlaşılmaktadır.
Her iki rapor arasında maluliyet oranları bakımından fahiş fark bulunmakla birlikte, bu farklılığın maluliyet oranında zaman içinde ortaya çıkan gelişen durum olup olmadığı konusunda yapılmış bir araştırma da yoktur. Davacıya % 15 maluliyet oranı üzerinden tazminat ödemesi yapan davalının hukuki durumunun, maluliyette gelişen durum olup olmadığı sorunu çözüldükten sonra değerlendirilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Açıklanan vakıalar karşısında İtiraz Hakem Heyeti’nce; davaya konu kazadaki yaralanmalara ilişkin davacının 2015 yılından sonraki dönemde gördüğü tedavilere ilişkin belgelerin davacı taraftan temin edilmesi, anılan maluliyet raporu ile belirtilen tedavi belgelerinin toplanmasından sonra, davacının dosyaya sunduğu % 35,2 maluliyet belirleyen 22/11/2017 tarihli rapor ve davadan önce davalının ödemesine esas kabul ettiği % 15 maluliyet belirleyen rapor arasında fahiş fark bulunduğu dikkate alınarak, raporlar arasındaki bu çelişkinin giderilmesi ile oran farklılığının maluliyette artış olarak kabul edilip edilemeyeceği (iki raporda maluliyet belirlemesine esas teşkil eden göz arazında zaman içinde gelişim olup olmadığı 2015-2017 yılları arası süreçte davacıdaki arazların gelişim gösterip göstermediği) hususlarında, ( Göz doktorunun bulunduğu ) raporu düzenleyen KTÜ Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı ya da en yakın üniversite hastanesi adli tıp bölümünden rapor alınması; maluliyette gelişen durum olduğunun raporla saptanması halinde, maluliyet artışının ortaya çıktığı ve davacı tarafından bunun öğrenildiği tarihin net biçimde saptanması ile belirlenen tarihten sonraki 2 yıl içinde artan maluliyet oranı üzerinden davacının tazminat talep hakkı bulunacağı gözetilerek (önceki hasar dosyasında verilen ibranın kapsamı da dikkate alınmak suretiyle) karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde eksik inceleme ile karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İtiraz Hakem Heyeti kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 15/03/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.