Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2020/68 E. 2021/11492 K. 30.12.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/68
KARAR NO : 2021/11492
KARAR TARİHİ : 30.12.2021

MAHKEMESİ : Kayseri 6. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki basın yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 18/04/2018 günlü kararın istinaf incelemesinde; davacılar vekilinin v istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen 12/11/2019 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
K A R A R
Davacılar vekili; davacı …’ın ilk evliğinden olan oğlu davacı küçük … ikinci evliliği sırasında eski eşi … tarafından şiddet ve cinsel istismarda bulunulduğu gerekçesiyle Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/94 esas sayılı dosyasında, … çocuğa nitelikli cinsel istismar, eziyet ve yaralama eylemlerinden suçlu bulunarak toplamda 46 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırıldığını, bu dosyada delil niteliğinde olan video görüntülerinin ise 24/12/2015 tarihinde dava dışı … haber Ajansı yetkililerince hukuka aykırı bir şekilde temin edilerek basına servis edildiğini, suçu konu eylem nedeniyle savcılık soruşturmasının halen devam ettiğini, küçük …’ın maruz kaldığı akıl almaz şiddet ve uğramış olduğu cinsel istismar görüntülerinin basına sızdırılması sonrasında davalı haber sitesi tarafından da olduğu gibi yayınlanması neticesinde davacı tarafın kişilik haklarının ağır derecede ihlal edildiğini, ayrıca söz konusu görüntülerin kaydedilerek bir takım sapkın eğilimli insanlarca kullanılabilecek oluşu düşüncesinin çocukların babası davacı …’ı dehşete düşürdüğünü belirterek kişilik haklarına saldırıda bulunacak şekilde yayın yapan davalıdan 80.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiilin gerçekleştiği 24/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; çocukların sistemli bir şekilde aylarca süren işkenceye uğradığını, montajlanmış ve tanınmayı engelleyecek müdahalelerde bulunularak görüntülere ilişkin yayın yapıldığını, davacı baba ve işkence yapan üvey annenin soyadlarının kodlandığını, manevi tazminat talebinin yerinde olmadığını, matufiyet unsuru gerçekleşmediğini, görüntülerin kamu yararı gözetilerek yayınlanmış olduğunu ve haberde manevi tazminat talebini gerektirecek hukuka aykırı bir unsur bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince; davacılardan …’ın video görüntülerinde istismara uğrayan çocukların babası olduğu ve bu görüntüleri kayda aldığı, söz konusu görüntü kayıtlarını yetkililere teslim etmede üzerine düşen sorumluluğu zamanında yerine getirmediği, davacının denetim görevini ihmal ederek şikayete maruz kalmasına kendisinin sebep olduğu, görüntülerin ham haliyle … Haber Ajansı tarafından elde edilmesinden sonra diğer yayın kuruluşlarına dağıtıldığı, bu yayın kuruluşlarından birinin de davalı olduğu, ancak davalı tarafından haber değeri taşıyan olayla ilgili görüntülerin mağdur ve lehine tazminat talep edilen çocuk …’ın ad ve soyadı belirtilmeden, görüntüsünün mozaiklenerek/buzlanarak kapatıldığı ve kişilik hakkını ihlal edecek yayın yapılmadığının ileri sürüldüğü, davacı tarafından dosyaya sunulan CD’de istismara yönelik ağır görüntülerin bulunmadığı, Kayseri 2.Sulh Ceza Mahkemesinin değişik iş sayılı dosyalarında yer alan ham görüntülerin … Haber Ajansına ait olduğu, davacı tarafın son duruşmadaki beyanında ifade edildiği gibi davalı tarafından yayınlanmış ham görüntülerin CD şeklinde mevcut olmadığı, basılmış renkli görüntüde davacının iddialarının tespit edilemediği, Kayseri 2. Sulh Ceza Mahkemesinin dosyasında Habertürk ile ilgili ekran görüntülerinin bulunmadığı ve davacı küçüğün kişilik hakkına saldırı niteliğinde yayın yaptığının tespit edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; karara karşı davacılar vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; dosyada bulunan kanıt ve belgelere, kararın dayandığı yasal gerekçelere, davacı tarafın 18/04/2018 tarihli celsedeki beyanına ve özellikle de dava konusu edilen yayınlar ile ilgili bir CD içeriği mevcut olmadığı gibi, davacı tarafın ibraz ettiği ve beyan dilekçesine eklediği ekran görüntülerinde davacı küçüğün sırtı dönük ve kimliği anlaşılamayacak şekilde yayın yapılmış olmasına göre, davacı tarafın iddialarını ispat edemediği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesinin usul ve yasaya uygun kararına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Bu karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacı küçük …’a, üvey annesi tarafından ev içerisinde cinsel istismarda bulunulduğu ve şiddet uygulandığı, olaya ilişkin yapılan ceza yargılaması ile de eylemin sübuta erdiği, üvey annenin küçüğe yönelik eylemlerini gösteren gizli kamera görüntülerinin ise dava dışı … Haber Ajansı tarafından izinsiz ele geçirildiği ve medyaya servis edildiği, servis edilen görüntülerde davacı küçüğe yapılan insanlık dışı cinsel istismar ve şiddet görüntülerinin açıkça görüldüğü, davalı haber sitesinde yayınlanan görüntüler nedeniyle Kayseri 2.Sulh Ceza Mahkemesi’nin2015/3662 D.İş sayılı dosyasında erişimin engellenmesi yönünde karar verildiği, her ne kadar dava konusu olaya ilişkin CD görüntülerinin olmadığı ve eylemin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, dosya kapsamında yer alan görüntü kaydına ilişkin fotoğraflardan dava dışı haber ajansı tarafından servis edilen görüntülerin haberin yayınlanma şekli ve mağdurun çocuk olması dikkate alındığında kamu yararı bulunmadığı, çocuğun üstün yararının korunması gerektiği, davalı haber sitesinde de yayınlandığı, bu nedenlerle haber verme sınırının dışına çıkıldığı, davalı haber ajansının eyleminin davacıların kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu ve davalının hukuka aykırı haksız fiil eyleminin sabit olduğu kabulü ile davacılar yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemiş, bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 373/1. maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA,  dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 30/12/2021 gününde oybirliği ile karar verildi.