Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2020/1328 E. 2021/3684 K. 24.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/1328
KARAR NO : 2021/3684
KARAR TARİHİ : 24.06.2021

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … ve diğerleri vekili Av…. tarafından, davalı … ve … aleyhine 30.09.2015 gününde verilen dilekçe ile vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muvazaa nedeniyle satış vaadi sözleşmelerinin iptali istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın usulden reddine dair verilen 31.03.2016 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, müvekkillerinin murisi Yunus Akçamollaoğlu’nun Sultanbeyli …. Noterliğinin 28.04.2003 tarih ve 11037 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile vekili olarak atadığı davalı …’in Kartal …. Noterliğinin 30.04.2003 tarih 7466 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesi ile Maltepe … Mahallesi 2772 ada 22 parseldeki C Blok 10 nolu daireyi 4.000 TL. bedelle; Kadıköy …. Noterliğinin 14.02.2002 tarih ve 10601 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile Kadıköy …. Noterliğinin 21.02.2002 tarih ve 11687 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesi ile C Blok 18 nolu daireyi 4.000 TL. karşılığı diğer davalı …’ya satmayı vaad ettiğini, davalı …’ın asilden talimat almadan vekalet yetkilerini kötüye kullanarak rayiç değerin çok altında satış vaadi sözleşmesi yaptığını, taraflar arasında devam eden 16. Asliye Hukuk Mahkemesindeki 2013/62 esas sayılı dosyadaki bilirkişi raporu ile satış tarihleri itibariyle 10 nolu dairenin 110.000,00 TL., 18 nolu dairenin 95.000,00 TL. değerinde olduğunun belirlendiğini, davalı …’nın da iyiniyetli olmadığını ileri sürerek satış vaadi sözleşmelerinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, davacılar murisi arsa sahibi olup kat karşılığı inşaat yapılması için arsasını müteahhide verdiğini, inşaat tamamlanmadığından kendine düşen dairelerin satışının noterden yapılamadığını, söz konusu daireleri taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri ile satın aldığını, vekilin azil tarihi 2003 olup zamanaşımının dolduğunu, davacılar murisinin 2012’de vefat ettiğini, o tarihe kadar kendi yükümlülüklerini yerine getirmediğini ve taşınmazların teslim edilmediğinden davacılar aleyhine dava açtığını, o dosyada bilirkişi raporuyla 490.000 TL teslime dair tespit yapılınca kötüniyetli olarak bu davayı açtıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili; davanın yetkili yerde açılmadığını, zamanaşımına uğradığını savunmuş, davacıların davalarını yazılı delille ispatlamaları gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu iptali istenen 21.02.2002 ve 30.04.2003 tarihli satış vaadi sözleşmelerinde açıkça yer aldığı gibi satış vaadlerinin Kartal …. Noterliğinin 19.08.1997 tarih ve 43647 yevmiye numaralı Gayrımenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesine dayandığı 19.08.1997 tarihli sözleşme ile geriye etkili olarak feshedildiğinden satış vaadi sözleşmelerinin dayanağı kalmadığı, davacıların HMK.’nın 114/1-h maddesine göre satış vaadi sözleşmelerinin iptali için dava açmalarında hukuki yararları bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve TBK’nın 19. maddesine dayalı muvazaa nedeniyle satış vaadi sözleşmelerinin iptali istemine ilişkindir.
Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları zarara uğratılanlar, tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Çünkü, danışıklı olan bir hukuki işlem haksız eylem niteliğindedir. Muvazaalı muamele (danışıklı işlem) ile hakkın zarar gördüğünün benimsenebilmesi için danışıklı işlemde bulunandan bir alacağın olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı işlemin yapılması gerekir. Davacının amacı, muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olduğunu ileri sürdüğü işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır.
Öte yandan medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Bu çıkarın da karar verilene kadar sürmesi gerekir. TBK’nın 19. maddesine göre dava açılabilmesi için davacının kesinleşmiş bir alacağının varlığı ön koşul değildir. Ancak davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olması için davalıdan bir alacağının olması gereklidir.
Somut olayda; davalı … tarafından İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/62 esas sayılı dosyası ile; davamız davacıları … mirasçıları aleyhine satış vaadi sözleşmelerine dayalı Maltepe Zümrütevler Mahallesi 2772 ada 22 parseldeki C Blok 10 ve 18 nolu dairelerin tapularının tüm inşaat işlemleri tamamlanmış şekilde adına tescili, olmadığı takdirde dairlerin rayiç değerleri toplamının ödenmesinin istendiği, bu dosyanın yargılaması sırasında alınan 22.06.2015 tarihli bilirkişi raporu ile; 2772 ada 22 parsel sayılı taşınmaz üzerinde dava konusu edilen binaların yıkıldığı ve yeni inşaat yapılmakta olduğu, binaların satış tarihi ve dava tarihi itibariyle değerlerinin belirlendiği, belirlenen 490.000 TL ‘den davalıların müşterek ve müteselsil olarak sorumlu oldukları yönünde görüş bildirildiği, dosyanın yargılamasının devam ettiği anlaşılmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında; eldeki davada davacılar, davalılardan …’nın davaya konu dairelerin tescili ya da rayiç bedelinin tahsiline yönelik olarak dava açtığını belirtmiş, ancak mahkemece bu davada verilecek kararın kesinleşmesi beklenmeksizin hatalı değerlendirmeyle Kartal 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.12.2006 gün 2005/123 esas ve 2006/743 sayılı karar ile; davacılar murisi tarafından dava dışı müteahhit şirkete karşı açılan sözleşmenin feshi, müdahalenin meni ve karşı davanın yargılamasında; “…Kartal …. Noterliğinin 19.08.1997 tarih 43647 yevmiye numaralı taşınmaz mal satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile Kartal …. Noterliğinin 4.4.2000 tarih 14750 numaralı ek sözleşmesinin geriye doğru feshine karar verildiği..” gerekçesiyle satış vaadi sözleşmelerinin dayanağı kalmadığı, davacıların satış vaadi sözleşmelerinin iptali için dava açmalarında hukuki yararları bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu haliyle davalı …’nın davacılar aleyhine açtığı ve iş bu dava sonucunu etkileyecek olan davaya konu dairelerin tescili ya da rayiç bedelinin tahsiline yönelik davasının henüz sonuçlanmadığı, dolayısıyla davacıların eldeki davayı açmaktaki hukuki yararının ortadan kalkmadığı anlaşılmaktadır.
Şu halde mahkemece yapılması gereken; davalı … tarafından İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/62 esas sayılı dosyası ile açtığı davaya konu dairelerin tescili ya da rayiç bedelinin tahsiline yönelik davasının kesinleşmesi beklenerek, bu dava sonucunda adı geçen davalının bir alacağı olduğunun kesinleşmesi halinde TBK’nın 19. maddesi gereğince dava konusu taşınmazlara ilişkin satış vaadi sözleşmelerinin iptale tabi olup olmadığının mevcut delillere göre değerlendirilmesi ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmemesi doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 24/06/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.