Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2019/869 E. 2019/3466 K. 20.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/869
KARAR NO : 2019/3466
KARAR TARİHİ : 20.06.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Asıl davada davacı … vekili Avukat … tarafından, birleşen davalarda davacılar …, …, …, … ve … tarafından, asıl ve birleşen davada davalı … aleyhine 12/05/2014 gününde verilen dilekçeler ile ödenmeyen huzur hakkı alacağının tahsili istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl davanın ve birleşen 2014/154 esas sayılı davanın feragat nedeniyle reddine, diğer birleşen davaların kabulüne dair verilen 21/11/2018 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Asıl ve birleşen davalar, huzur hakkı alacağı istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl davanın feragatten reddine, birleşen davaların ise feragatten ret ve kabulüne karar verilmiş; hüküm, asıl ve birleşen davalar davalısı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar vekili asıl ve birleşen dava dilekçelerinde; müvekkillerinin davalı kurumda 20/01/2010- 17/01/2014 tarihleri arasında yönetim kurulu üyeliği yaptığını ve 17/01/2014 tarihinde yapılan olağan genel kurulda yönetimden ayrıldıklarını, 28/01/2014 tarihinde yapılan devir tesliminde “Teslim Tutanağına” 17/01/2014 tarihinden önce son 4 yıl yönetim kurulunun huzur hakkı almadığı yazılarak ihtirazi kayıtlı olarak tutulduğunu, davacıların Adana 7. Noterliğinin 03827 yevmiye nolu 21/02/2014 tarihli ihtarname ile davalı kurumdan huzur hakkı alacaklarını istediklerini, ihtarnamenin davalı kuruma tebliğ edildiğini, davalı kurumun herhengi bir ödeme yapmadığını belirterek şimdilik 500,00 TL huzur hakkı alacağının ihtar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davaların reddine dair verilen ilk karar, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 03/05/2016 gün, 2015/21872 esas ve 2016/7154 karar sayılı ilamıyla; yasal düzenleme ile birlikte davalı odanın 23/01/2010 tarihli genel kurul kararında huzur hakkı ve aylık ücrete ilişkin olarak, Kanunun 56. maddesinde öngörülen miktarın aynen benimsendiği hususu gözönüne alındığında, bunun tespiti ile talebe bağlılık ilkesi de gözönünde bulundurularak belirlenecek miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmek üzere bozulmuştur. Yerel mahkeme, bozma ilamına uyarak asıl dava yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, birleştirilen 2014/154 esas sayılı davanın da feragat nedeniyle reddine, birleştirilen 2014/155 esas sayılı davanın ise dava ve ıslah dilekçeleri ile talep edilen huzur hakkı alacağı istemi yönünden kabulüne karar vermiştir.
Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnası olup, HUMK’nın 83 ve devamı maddelerinde, 6100 sayılı HMK’nın 176 ve devamı maddelerinde düzenleme altına alınmıştır. Her iki Kanunda da ıslahın tahkikatın bitimine kadar yapılması gerektiği öngörülmüş olup 04/02/1948 tarih ve 1944/10-1948/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile de bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı kabul edilmiştir. Şu durumda eldeki davada bozma kararından sonra 25/09/2018 tarihli dilekçe ile yapılan ıslah ile arttırılan maddi tazminat isteminin kabulü, yasal düzenlemeye ve İçtihadı Birleştirme kararına aykırıdır. Karar, açıklanan nedenle yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davalar davalısı yararına BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 20/06/2019 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Asıl ve birleşen davalar, huzur hakkı alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece asıl davanın feragat nedeniyle reddine, birleşen davaların ise feragatten reddine ve kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizin değerli çoğunluğu tarafından, bozma kararından sonra ıslah yapılamayacağına dair içtihadı birleştirme kararına aykırılıktan dolayı, ilk derece mahkemesi kararı bozulmuş, bozma nedenine göre diğer temyiz nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Bilindiği üzere;
6100 sayılı HMK’na 31/03/2011 tarihinde eklenen geçici 3. maddesiyle “Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2’nci maddesi uyarınca Resmi Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı öngörülmüştür.
Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasının sürdürüleceği şeklinde düzenleme yer almıştır.
Değişiklikten önceki HMK’nın 439. maddesinde, temyiz mahkemesi iki tarafın temyiz ve cevap dilekçelerinde yazılı bütün itiraz ve savunmalar hakkında gerekçe göstererek ret veya kabul şeklinde karar verip, bunları kararına yazmak zorunda olduğu gibi, temyiz mahkemesinin tarafların iddia ve savunmalarıyla bağlı olmayıp, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü sebeplerden ötürü de temyiz edilen kararı bozabileceği hükmü yer almaktadır..
6100 sayılı HMK’nın 369/1. maddesinde ise; Yargıtay’ın, tarafların ileri sürdükleri temyiz sebepleriyle bağlı olmayıp, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları da inceleyebileceği belirtilmiştir. Bu düzenlemeye göre, temyiz sebebi olarak ileri sürülmese dahi, incelenmesi gereken hususlar söz konusudur.
Özellikle HMK’nın değişiklikten önceki 439. maddesi dikkate alındığında, tarafların temyiz itirazlarının Yargıtay ilamında karşılanması gerektiği açıkça belirtilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davalı tarafından temyiz edilmiştir. Dairemiz çoğunluğunca, bozmadan sonra ıslah olamayacağı gerekçesi ile karar bozulmuş, tarafların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığı vurgulanmıştır.
Usule ilişkin bozmalarda, çoğu zaman tarafların diğer temyiz itirazları incelenmeyebilir. Ancak, eldeki davada ıslah sadece dava dilekçesindeki miktarın artırılması istemine ilişkin olup davalının hak düşürücü süre, zamanaşımı, miktara ve esasa ilişkin başkaca temyiz itirazları mevcuttur. Bu itirazlar dava dilekçesindeki miktarları da kapsadığından incelenmelidir. Bu haliyle bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına katılmakla birlikte diğer temyiz itirazlarının incelenmesi gerektiği düşüncesiyle Dairemiz çoğunluğunun görüş ve kararına bu yönüyle katılmıyoruz.20/06/2019