Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2019/677 E. 2019/3049 K. 23.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/677
KARAR NO : 2019/3049
KARAR TARİHİ : 23.05.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı Maliye Hazinesi adına … Muhakemat Müdürlüğü vekili Avukat …. tarafından, davalılar … Genel Müdürlüğü ve … aleyhine 25/06/2007 gününde verilen dilekçe ile haksız fiil nedeniyle maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davalı … yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalı … yönünden davanın kısmen kabulüne dair verilen 11/10/2018 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı … vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davacının diğer temyiz itirazına gelince;
Dava, haksız fiil nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı … Genel Müdürlüğü yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davalı … yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı … tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı Maliye Hazinesi, … Köyü, 939 parsel sayılı orman arazisine, davalılar tarafından moloz döküldüğünü belirterek uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, 20/04/2011 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak davalı … yönünden davanın kısmen kabulüne, davalı … yönünden husumetten redde ilişkin önceki karar Yargıtay incelemesinden geçerek tarafları bağlayıcı hale geldiğinden bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmiştir.
Mahkemece mahallinde yapılan keşif neticesinde hazırlanan 07/10/2010 tarihli fen bilirkişi raporu ile 20/04/2011 tarihli heyet raporunda; moloz (hafriyat) dökülen alanın devlet ormanı içinde kaldığı ve yüz ölçümünün 2.920 m² olduğu belirtilmiştir. Dava dilekçesine esas Milli Emlak Dairesi Komisyonunun 22/06/2007 tarihli kıymet takdir raporunda; taşınmazın günün rayiçlerine göre m²’sinin 4,52 TL, 1 m³ malzeme için giderin yaklaşık 4,50 TL olduğu bildirilmiştir. 20/04/2011 tarihli heyet raporunda arazinin 4,52 TL 1 m³ olarak bildirilen m² değerinin heyetçe de makul bulunduğu açıklanarak bu değerin haksız olarak el atılan alanın yüzölçümü (2.920 m²) ile çarpımı sonucunda zarar 13.198,00 TL olarak hesaplanmıştır. Belirtilen bu bedel, işgal edilen alanın rayiç değeri olup mahkemece de bu miktarın tahsiline karar verilmiştir.
Yeryüzündeki yaşamın sürekliliği açısından arz ettiği önem nedeniyle ormanlar, devlet koruması altında olup devlet ormanlarına yönelik haksız eylemler 6831 sayılı Orman Kanunu’nda suç olarak düzenlenmiş ve cezai yaptırıma bağlanmıştır. Öte yandan orman arazileri farklı bir taşınmaz rejimine tabi olup diğer taşınmazlar gibi alım satıma konu olamazlar. Bu nedenle haksız eylem sonucu uğranılan zarar, taşınmazın rayiç değeri olarak hesaplanamaz. Davaya konu çevre zararı, eski hale getirme bedelidir. Diğer bir deyişle zarar, orman arazisine dökülen moloz, taş vb malzemenin taşınmazdan kaldırılarak taşınmazın eski hale getirilmesi için yapılması gereken gideri ifade etmektedir. Mahkemece rayiç değerin hüküm altına alınması doğru değildir.
Dosya kapsamından davalının haksız eyleminin 1998-2003 yılları arasında meydana geldiği anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan raporlarda 2.920 m² alana kaç m³ hafriyat yığıldığı belirtilmemiştir. Davacı idare tarafından yaptırılan tetkik sonucu hazırlanan 21/06/2007 tarihli jeofizik mühendisi raporunda; taşınmazın 11.600 m²’lik kısmı üzerine 23.200 m³ moloz döküldüğü yönünde tespitte bulunulmuş, işgal edilen alanın yüz ölçümü mahkemece yapılan keşif neticesinde 2.920 m² olarak belirlenmiştir. Olayın üzerinden geçen zaman ve taşınmazın bulunduğu bölgenin koşulları değerlendirildiğinde; işgal edilen alana yığılan moloz miktarının kaç m³ olduğunu net bir şekilde tespit etme imkanı kalmadığı anlaşılmaktadır. Şu halde; oranlama yapılarak sonuca gidilmelidir. 11.600 m²’lik alana 23.200 m³ moloz döküldüğü belirtildiğine göre; 2.920 m²’lik alana 5.840 m³ moloz döküleceğinden hareketle ve 1 m³ için giderin 4,50 TL olduğu kabul edilerek eski hale getirme bedeli belirlenmelidir. Bu yön gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, davalının tüm, davacının diğer temyiz itirazlarının (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle reddine 23/05/2019 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dava, ormanlık alana moloz döküldüğü iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davalılardan İSKİ Genel Müdürlüğü yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalı … yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; kararı davacı ve davalılardan … temyiz etmişlerdir.
Davacı, dava dilekçesinde 11.600 m²’lik alana 23.200 m³ moloz döküldüğünü iddia ederek uğranılan zararın giderimini istemiştir.
Davalılar cevaplarında, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan keşif sonucunda anılan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı gözetilerek taşınmazın moloz dökülen kısmının 2.920 m² olup, m² birim fiyatının da 4,52 TL olduğundan bunların çarpımı sonrası bulunan rakam olan 13.198 TL’nin davalı …’tan tahsiline karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, molozların kaldırılıp taşınmazın eski hale getirilmesinin, tecavüz edilen alanın değerini geçeceği anlaşıldığından mahkemece kökleşmiş Yargıtay kararları dikkate alınarak ilgili kısmın değerine hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Taşınmazın niteliğinin orman olması ve alım-satıma konu edilememesi ekonomik değerinin bulunmadığı anlamına gelmez. Bir malın kendisinin ekonomik değeri, uğradığı zarar sonucu eski hale getirme bedelinden düşükse kökleşmiş Yargıtay içtihatlarına göre artık malın kendisinin değerine hükmedilmelidir. Örneğin; bir araç hasara uğradığında onarım bedeli aracın değerini geçerse artık aracın değerine hükmedilir. Yine, bir eşyanın değeri, tamiri bedelinden düşükse tamir edilmesi yerine gerçek zararın giderimi eşyanın aynısının yerine konulması için olması gereken bedel olduğundan tazminat bedeli eşyanın değerini geçemeyecektir. Bu nedenle, kararın taraflar yönünden onanması gerektiğini düşündüğümden sayın çoğunluğun eski hale getirme bedelini kabul edip onun hesaplanmasına dair bozma görüşüne katılmıyorum. 23/05/2019