Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2019/3283 E. 2020/534 K. 12.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/3283
KARAR NO : 2020/534
KARAR TARİHİ : 12.02.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVALILAR : 1-… 2-… 3-… 4-… 5- … vekili Avukat … 6-… vekili Avukat …
Birleşen Kadıköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/454 esas 2012/612 karar sayılı dosyasında:

Taraflar arasındaki haksız fiilden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yerel mahkemece verilen gün ve sayısı yukarıda yazılı kararın; Dairemizin 23/03/2017 gün ve 2016/11109-2017/1888 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece resen maddi hatanın düzeltilmesi istenilmiş olmakla HUMK’un 440-442. maddeleri uyarınca tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Asıl dava, haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat, birleşen dava ise manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen yukarıda esas ve karar numarası yazılı kararın Dairemizin 23/03/2017 gün 2016/11109 esas ve 2017/1888 karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmiş; mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sırasında, davacı vekilinin 22/04/2015 tarihli temyizden feragat dilekçesinin Dairemizce dikkate alınmaması nedeniyle bozmaya uyulmasına dair verilen ara karardan dönülerek maddi hatanın giderilmesi için dosya Dairemize gönderilmiştir.
Davacı vekili, davalılar tarafından izinsiz ve hatalı olarak iki bina arasına asılan bayrağın, rüzgarın etkisiyle bağlı olduğu yerden bir beton parçası ile koptuğunu ve kopan beton parçasının o sırada kaldırımda yürümekte olan davacının başına isabet ettiğini, davacının tedavisinin halen sürdüğünü, meydana gelen olay sonrası davacının geçici ve sürekli olarak çalışamaz duruma geldiğini, davalıların eylemleri nedeniyle ceza mahkemesinde yargılandıklarını ve mahkumiyetlerine karar verildiğini belirterek oluşan maddi ve manevi zararın tazminini talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalıların kusurlu eylemleri ile davacının yaralanmasına sebebiyet verdikleri kabul edilerek asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, taraf vekillerince temyiz edilmiş ve davacı vekili dosya temyiz aşamasında iken 22/04/2015 tarihli temyizden feragat ettiklerine dair dilekçesini sunmuştur. Temyiz incelemesi sonucunda
Dairemizin 23/03/2017 tarihli 2016/11109 esas ve 2017/1888 karar sayılı ilamı ile hükmün davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sırasında, davacı vekilinin temyizden feragat ettiğine dair dilekçe sunduğu ve yine 14/11/2019 tarihli celsede feragat dilekçesi verdiğini beyan ettiği, ancak bu hususun temyiz incelemesi sırasında gözden kaçırıldığı, temyizden feragat dilekçesini değerlendirme merciinin Yargıtay olduğu gerekçesiyle Dairemizin bozma kararına uyulmasına dair ara karardan dönülerek esasın kapatılmasına karar verilmiş ve dosya maddi hatanın düzeltilmesi için Dairemize gönderilmiştir.
Öncelikle bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş olmakla, davacı lehine usuli kazanılmış hak doğup doğmayacağı hususunun irdelenmesi gerekmektedir. Usuli kazanılmış hak kurumu, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09/05/1960 gün 1960/21 esas 1960/9 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usulî kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usulî kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş bulunması bakımından usulî kazanılmış hak müessesesinin usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) da usulî kazanılmış hakka ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta ise de bu ilkenin uygulanma gerekliliği HMK hükümleri karşısında da varlığını sürdürmektedir. Yargıtay’ın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulü müktesep hak doğmuştur.
Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulî kazanılmış hak” ya da “usulî müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10/02/1998 tarih, 1987/2-520 esas ve 1988/89 karar sayılı ilâmında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir…” şeklinde tanımlanmakta ve bazı istisnaları bulunmaktadır. Bu istisnalar kısaca şu başlıklarda özetlenebilir:
a-Mahkemenin görevi ile ilgili usulî kazanılmış haktan sözedilemez.
b-Yargıtay’ın bozma kararından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı’nın çıkarılmış olması da usuli kazanılmış hakkın istisnasıdır.
c-Karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur.
d-Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesince iptal edilirse iptal edilen kanun hükmü usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usulî kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesinin iptal kararında olacaktır.
e-Usulî kazanılmış hakkın bir diğer istisnası ise kesin hükümdür. Bozmadan sonra usulî kazanılmış hak ile kesin hüküm çelişiyorsa öncelik usulî kazanılmış hak da değil, kamu düzeninden sayılan ve dava şartı olarak re’sen nazara alınması gereken kesin hükümdedir.
f-Kamu düzenine aykırılıkta usulî kazanılmış hakkın istisnalarından bir diğeridir.
g-Nihayet, son olarak; Yargıtayın kararı her türlü yorumun, hukuki değerlendirme veya delil takdiri dışında, açıkça ve tartışmasız şekilde başka bir şekilde yorumlanamayacak açıklıkta maddi hataya dayalı ise ve onunla sıkı sıkıya bağlı olduğu halde de usulî kazanılmış hak ilkesi uygulanmayacaktır. Dosyada bulunan bir belgenin gözden kaçırılması, bir belgede yer alan hükmün yok sayılması, olmayan bir hususun tam aksine var sayılması, taşınmaz satış tarihinin veya noterden gönderilen belgenin tarihinin belgelerdekinin aksine yanlış belirlenmesi gibi hallerde maddi hatanın varlığı kabul edilerek, bu yöndeki bozmalar usulî kazanılmış hak doğurmayacaktır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın taraf vekillerince temyiz edildiği, dosya temyiz aşamasında iken bu kez kararı temyiz eden davacı vekilinin 22/04/2015 tarihli temyizden feragat ettiklerine dair dilekçe sunduğu, Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sırasında davacı vekilinin temyizden feragat dilekçesinin gözden kaçırıldığı ve davacı vekilinin de temyiz itirazlarının incelendiği, yapılan inceleme sonucunda da davalıların temyiz itirazları reddedilerek mahkeme kararının davacı yararına bozulduğu anlaşılmıştır.
Şu halde, yukarıda anlatılan safahat dikkate alındığında yanılgının dosyada bulunan belgenin gözden kaçırılması niteliğinde olup maddi hatadan kaynaklandığı ve usuli müktesep hak da teşkil etmeyeceği gözetilerek sehven davacının da temyiz itirazları incelendiğinden ve kararın davacı yararına bozulmasına karar verildiğinden Dairemizin 23/03/2017 gün 2016/11109 esas ve 2017/1888 karar sayılı ilamının kaldırılmasına karar verilip temyiz incelemesine geçilmiştir. Bu kapsamda;
1- Davacının temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davacı vekili, hükmün temyiz edilerek Yargıtaya gönderilmesinden sonra 22/04/2015 tarihinde vermiş olduğu dilekçe ile temyiz talebinden feragat ettiklerini bildirmiştir. Davacı vekilinin vekaletnamesinde, temyizden feragate yetkisinin olduğu anlaşıldığından temyiz dilekçesi reddedilmelidir.
2- Davalıların temyiz itirazlarına gelince;
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz dilekçesinin yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle REDDİNE, davalılar vekilinin temyiz isteminin (2) sayılı bentte gösterilen nedenlerle reddi ile mahkeme hükmünün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının davalılara yükletilmesine 12/02/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.

HARÇ
4.925,80 TL. OH.