Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2019/1116 E. 2020/3826 K. 10.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/1116
KARAR NO : 2020/3826
KARAR TARİHİ : 10.11.2020

MAHKEMESİ: … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 01/12/2016 gününde verilen dilekçe ile itirazın iptalinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne, takip tarihine kadar işlemiş cezai şart yönünden takip tarihinden sonra ayrıca akdi faiz yürütülmesi talebinin reddine, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine dair verilen 20/09/2017 günlü karara karşı davacı ve davalı tarafın istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede; HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince verilen 11/10/2018 günlü kararın Yargıtayda duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili, duruşmasız olarak incelenmesi davalı tarafından istenilmekle daha önceden belirlenen 10/11/2020 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine duruşmalı temyiz eden davacı vekili Avukat … geldi, karşı taraftan davalı adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve HMK 355. maddesindeki kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş ve verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olmasına göre davalının yerinde olmayan tüm temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davacının temyiz itirazının incelenmesinde;Davacı vekili; davalının müvekkili … ’tan 133.000,00 TL konut kredisi kullandığını, kredinin yasal kesintiler yapıldıktan sonra 18/11/2011 tarihinde 131.747,00 TL olarak davalının hesabına yatırıldığını, ancak kredi dosyasına ibraz edilen ekspertiz raporunun sahte olduğunun tespit edilmesi üzerine, konut kredisi sözleşmesi ve … Konut Kredisi Yönetmeliğinin 26/a maddesi uyarınca sözleşmenin feshedilerek icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.Davalı; davaya cevap vermemiştir.İlk Derece Mahkemesince; alınan bilirkişi raporu benimsenerek, kredi sözleşmesinde cezai şart olarak düzenlenmiş olan oranın temerrüt faizi niteliği taşıdığı, temerrüt faizine ayrıca temerrüt faizi yürütülemeyeceği, bu nedenle cezai şartın asıl alacağa eklenerek faizi ile birlikte tahsili talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalının itirazının 126.325,35 TL asıl alacak ile 15.085,69 TL cezai şart olmak üzere toplam 141.411,04 TL yönünden iptali ile takibin devamına, 126.325,35 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %16,80 oranında temerrüt faizi uygulanmasına, takip tarihine kadar işlemiş cezai şart yönünden takip tarihinden itibaren akdi faiz yürütülmesi talebinin reddine, davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.Hükme karşı taraf vekilleri istinaf isteminde bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi ilgili dairesince; tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş; karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Taraflar arasındaki Konut Kredi Sözleşmesinin 12. maddesi ve Oyak Konut Kredisi Yönetmeliğinin 26/a maddesi uyarınca; borçlunun kuruma yaptığı bildirimlerin ve verdiği belgelerin doğru olmadığının anlaşılması halinde “… herhangi bir ihtar ve protesto keşidesine, hüküm alınmasına ve diğer kanuni merasime gerek kalmaksızın işbu sözleşmeyi tek taraflı fesh edebilir. Bu taktirde konut kredisinden yararlanan üyenin borcu peşin hale gelir ve bu eylemlerin yapıldığı tarihteki bakiye borca, borcun tamamının ödendiği tarihe kadar, sözleşmede yazılı faiz oranlarına ilaveten cezai şart olarak, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre alınmakta olan gecikme faiz oranı üst sınır olmak üzere Kurum tarafından belirlenen gecikme faizi oranının günlük uygulanması suretiyle hesaplanarak defaten tahsil edilir.”
Dosya kapsamından; 14/11/2011 tarihli sözleşme uyarınca davalının konut kredisi kullandığı, 131.747,00 TL nin davalının hesabına yatırıldığı, kredi dosyasındaki belgelerin gerçeğe uygun olmadığının anlaşılması üzerine … Konut Kredisi Yönetmeliğinin borcun peşin hale gelmesini düzenleyen 26/a maddesi uyarınca davalı üyenin sözleşmesinin 12/02/2013 tarihinde feshedilerek borcun peşin hale getirildiğine dair yapılan bildirime rağmen borcun tamamının bildirimde belirtilen tarihe kadar ödenmemesi üzerine davaya konu Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2013/19595 esas sayılı takip dosyasında alacaklı davacı tarafından davalı borçlu aleyhine konut kredisi sözleşmesi uyarınca 141.411,04 TL asıl alacak üzerinden 13/11/2013 tarihinde takip başlatıldığı, davalının süresinde itirazı üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği, davacının yargılamadaki beyanları ve bilirkişi raporuna göre takibe geçilen 141.411,04 TL asıl alacağın ise 126.325,35 TL sinin bakiye kredi alacağına, 15.085,69 TL sinin cezai şart alacağına ilişkin olduğu, davacının takibe geçilen asıl alacağın takip tarihinden itibaren aylık % 1,40 oranında faiziyle tahsilini talep ettiği anlaşılmaktadır.
Davaya konu uyuşmazlığın çözümünde öncelikle “cezai şart ve temerrüt faizine ilişkin” hükümlerin değerlendirilmesi gerekir. Borçlunun borcunu ihlal etmesi halinde, alacaklıya ödemeyi kabul ettiği ceza hususundaki anlaşmaya “ceza koşulu-cezai şart” ve ödenecek cezaya “sözleşme cezası” denilmektedir. Ceza koşulunun en önemli işlevi, borçluyu ifada bulunmaya zorlayıcı olmasıdır. Bu yönüyle cezai şart, asıl alacağı kuvvetlendirme amacı güder. Asıl borç yoksa cezai şart da söz konusu olamaz. Bu niteliği itibariyle cezai şart, asıl borca bağlı fer’i bir borçtur ve ancak bu borcun ihlali ile doğabilecek olan fer’i bir edimdir. Cezai şartın fer’ilik niteliği, asıl borca bağlı olduğu sürece devam eder. Bir başka deyişle cezai şartın fer’iliği, muaccel olduğu ana kadar devam eder. Borçlu borca aykırı davrandığında cezai şart muaccel hale geldiğinden, artık fer’i değil asli (bağımsız) bir alacak niteliği kazanır. İfaya bağlanan (kümülatif) ceza koşulu 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenmiş olup, şart gerçekleştiği takdirde alacaklı hem ifayı hem de cezayı talep edebilecektir.
Temerrüt faizi ise borçlunun ana para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği olarak kendiliğinden temerrüdü takip eden günden itibaren başlayan ve temerrüt devam ettikçe varlığını sürdüren, hüküm altına alınabilmesi için alacaklının açık bir talebinin varlığı zorunlu olan bir karşılıktır. 6098 sayılı Kanunun 121. maddesinin son fıkrasında, temerrüt faizine ayrıca temerrüt faizi yürütülemeyeceği düzenlenmiştir.Somut uyuşmazlığa gelince; taraflar arasındaki kredi sözleşmesinin 12. maddesi uyarınca davacının hem bakiye kredi alacağını, hem de ifaya bağlı ceza koşulu niteliğinde olup sözleşmede oransal olarak “gecikme faizi” şeklinde kararlaştırılan ve asıl alacaktan bağımsız bir alacak niteliği kazanan cezai şart alacağını ayrı ayrı talep etme hakkı bulunmaktadır. Bu yönüyle muaccel hale gelen ve takibe konu edilen asıl alacak miktarı içinde yer alan 15.085,69 TL tutarındaki cezai şart alacağına takip tarihinden itibaren temerrüt faizi işletilmesi gerekirken, bu istemin reddine karar verilmiş olması doğru olmadığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle; temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 373/1. maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA, davalının temyiz itirazlarının yukarıda (1) nolu bentte gösterilen nedenlerle reddine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE ve davacı yararına takdir olunan 2.540,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine, davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 10/11/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.