Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2018/4650 E. 2018/7983 K. 13.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4650
KARAR NO : 2018/7983
KARAR TARİHİ : 13.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalılar … ve diğerleri aleyhine 23/10/2008 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen 03/07/2014 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalılar vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalılar … ve … Sigorta A.Ş’nin temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davacının temyiz itirazlarına gelince:
Dava, haksız eylem nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararların tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece, dava ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davalılardan …’ün diğer davalı … Mühendislik İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye ait araç ile müvekkiline kasten çarparak yaralanmasına sebep olduğunu, davalı hakkında Yenişehir Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/239 esas sayılı dosyası ile kamu davası açıldığını belirterek müvekkilinin uğradığı maddi ve manevi zararların giderilmesini davalılardan müteselsilen talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, bilirkişi raporları benimsenerek asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamından; davalı …’ün … Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/239 esas sayılı dosyası ile kasten yaralama eyleminden dolayı cezalandırılmasına karar verildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, trafik kazası nedeniyle meydana gelen tedavi giderlerine yönelik istemin 6111 sayılı kanun uyarınca SGK tarafından karşılanması gerektiği gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Fakat, dava konusu olay trafik kazasından kaynaklanmış olmayıp … Asliye Ceza Mahkemesinin kararları ile belirlendiği üzere kasten yaralama eyleminden kaynaklanmaktadır. 6111 sayılı Kanun, trafik kazalarından kaynaklanan tedavi giderlerinin SGK tarafından karşılanacağını düzenlemektedir. Kasten yaralama eylemlerinden dolayı meydana gelen tedavi giderlerinden haksız eylem failinin sorumluluğu devam etmektedir.
Şu durumda; mahkemece, dava konusu olayın kasten yaralama eyleminden kaynaklandığı gözetilerek tedavi giderlerine hükmedilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle bu istemin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.
3-Davalı … Mühendislik İnşaat San ve Tic. Ltd. Şti.’nin temyizine gelince;
Dava dilekçesinde, davacının yaralanmasına sebep olan aracın davalı … Mühendislik İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye ait olduğundan bu davalının işleten sıfatı ile sorumlu olduğu ileri sürülmüş ve mahkemece de benimsenmiştir.
Dava konusu olay, davalı …’ün , davalı … Mühendislik İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye ait olan aracı silah olarak kullanarak davacıyı kasten yaralaması şeklinde meydana gelmiştir. Bu haliyle davalı …’ün yaralama eylemi, “bir motorlu aracın sebep olduğu trafik kazası” niteliğinde bulunmamakta; davalı şirketin aracının işletilme kavramından bağımsız ve silah olarak kullandığı kasıtlı bir eylem vasfını taşımakta olup, 2918 sayılı Kanun kapsamına girmediğinden davalı … Mühendislik İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin 2918 sayılı Yasa’nın 3. ve 85. maddeleri hükümleri anlamında, işleten sıfatı ile sorumlu tutulma imkanı bulunmamaktadır. Kaldı ki, adı geçen davalının dava konusu haksız eyleme dahil olduğu ve birlikte hareket ettiği de iddia ve ispat olunmadığına göre tazmin sorumluluğunun olmadığı açıktır. Şu durumda, mahkemece davalı şirket hakkındaki davanın tümden reddi gerekir. Bu yön gözetilmediğinden verilen kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davacı yararına, (3) nolu bentte gösterilen nedenle de davalı … Mühendislik İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti. yararına BOZULMASINA, davalılar … ve … Sigorta A.Ş’nin temyiz itirazlarının ise (1) nolu bentte gösterilen nedenlerle reddine ve davacı ile davalılardan … Mühendislik İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti.’den peşin alınan harçların istekleri halinde geri verilmesine 13/12/2018 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
(M)
MUHALEFET ŞERHİ
Dairemiz sayın çoğunluğu ile aramızdaki görüş ayrılığı, işletenin, sürücü veya diğer yardımcı kişilerin aracın işletilmesi sırasında kasıtlı olarak üçüncü kişilere zarar vermelerinden sorumlu olup olmayacağı noktasındadır.
Hukukumuzda olan sebep sorumluluğu ve tehlike sorumluluğu olmak üzere iki tür kusursuz sorumluluk hali öngörülmüştür. Her ikisinin de temel amacı, zarar gören üçüncü kişileri korumak ve onları, zararlarını tazmin noktasında en elverişli konumda bulundurmaktır. Ancak, amaç noktasında paralellik olmakla birlikte, sorumluluğun ortaya çıkışı ve sorumluluktan kurtulma şartları yönünden bütün kusursuz sorumluluk hallerinin aynı olduğunu söylemek mümkün değildir. Nitekim olağan sebep sorumluluğu için eylemlerinden sorumlu olunan kişinin kusurlu bir davranışı sorumluluğun oluşması için bir ön koşul iken, tehlike sorumluluğu için tehlikeli kabul edilen faaliyet sonucu zararın doğmuş olması yeterli olup ayrıca kusur aranmaz. Yine olağan sebep sorumluluğunda yeterli özen ve dikkatin gösterilmiş olması durumunda dahi zararlandırıcı olayın meydana geleceğinin ispatı halinde tazmin yükümlülüğünden kurtulmak mümkün iken, tehlike sorumluluğunda sorumluluktan kurtulma şartları kusursuz sorumlu aleyhine ağırlaştırılmıştır.
Adam çalıştıranın sorumluluğu (TBK 66), hayvan bulunduranın sorumluluğu (TBK 67), yapı malikinin sorumluluğu (TBK 69), aile başkanının sorumluluğu (TMK 369) olağan sebep sorumluluğuna; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre motorlu araç işletenin sorumluluğu, 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunun’na göre sivil hava aracı işletenin sorumluluğu ile 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu’na göre devletin askeri manevralar ve atışlardan doğan sorumluluğu tehlike sorumluluğuna örnek olarak gösterilebilir.
Bu genel açıklamadan sonra kusursuz sorumluluk hali olarak işletenin sorumluluğuna bakılacak olursa; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun tanımlar başlıklı 3. maddesinde işleten, “araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.”, trafik kazası: “karayolu üzerinde hareket halinde olan bir veya birden fazla aracın karıştığı ölüm, yaralanma ve zararla sonuçlanmış olan olaydır.” şeklinde tanımlandıktan sonra; 85/1 maddesinde ise işletenin sorumluluğu düzenlenmiştir. KTK’nın 85/1 maddesinde düzenlenen sorumluluk hali az yukarıda açıklandığı üzere tehlike sorumluluğudur. Nitekim bu husus doktrinde ve yargısal içtihatlarda da bu şekilde kabul edilmiştir (Fikret Eren Borçlar Hukuku Genel Hükümler cilt 2, 3.bası, sayfa 230 ve devamı; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/4-544 esas, 2014/315 karar sayılı ilam). Anılan madde uyarınca işletenin sorumluluğuna gidilebilmesi için zarara sebep olan olayın, aracın işletilmesi, yani aracın karayolu veya karayolu sayılan yerde hareket halinde iken meydana gelmesi gerekli ve yeterli olup işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu sürücü veya diğer yardımcı kişilerin kusurlu olması şart değildir. Bir başka ifade ile salt o tehlikeli teknolojik ürüne(motorlu araca) sahip olma ve onun işletilmesinin (makine gücünden yararlanılmasının) başlı başına tehlike göstermesi ve zarar verme olasılığının çok yüksek olması nedeniyle sadece illiyetin varlığı doğrudan tazminat sorumluluğu için yeterli olup, eylem failinin kasıtlı veya ihmalli bir davranışının bulunup bulunmamasının hiç bir önemi
yoktur. Hatta işleten, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu (KTK 85/5) kişilerin kusursuz olduklarını ispat etse bile araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın, mücbir bir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini kanıtlamadıkça sorumluluktan kurtulamaz (KTK 86/1). Kaldı ki, kasıt, kusurun en yoğun hali olduğuna ve işletende kendisinin ve eylemlerinden sorumlu olduğu sürücü ve diğer yardımcı kişilerin kusurlarından kendi kusuru gibi sorumlu bulunduğuna göre (KTK 85/5) işletenin, sürücü ve diğer yardımcı kişilerin kasıtlı davranışla üçüncü kişilere verdikleri zararlardan haydi haydi sorumlu olacağının kabulü gerekir. Bu kabul, taksirli bir davranıştan doğan zararın tazmin ettirildiği yerde kasıttan doğan zararın evleviyetle tazmin ettirilmesi gerektiğine ilişkin mantıksal çözümlemenin de doğal bir sonucudur.
Öte yandan, belirtilmelidir ki, Karayolları Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartları uyarınca sigorta şirketleri işletenin ve işletenin eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin üçüncü kişilere vermiş oldukları her türlü zarardan sorumludurlar(KMAZMMSS Genel Şartları A.3). Sigorta şirketleri anılan kişilerin kasıtlı davranışla vermiş oldukları zararların teminat kapsamında olmadığını zarar gören üçüncü kişilere karşı ileri süremezler(KTK 92; KMAZMMSS Genel Şartları A.6 ). Ancak, kasıtlı eylem sonucu oluşan zararı üçüncü kişiye ödedikten sonra ödemiş oldukları tazminat bedelini sigorta genel şartları uyarınca işletenden geri isteyebilirler(KMAZMMSS Genel Şartları B.4.a). Sigorta şirketi, KTK uyarınca işletenin rizikolarını teminat altına almaktadır(KTK 91; KMAZMMSS Genel Şartları A.3 ). İşletenin sorumlu olmadığı durumlarda sigorta da sorumlu değildir. Motorlu araçlarla kasten üçüncü kişilere verilen zararlar sigorta genel şartları ile teminat kapsamı dışına çıkarılmadığına göre anılan genel şartlar uyarınca işletenin, eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasten üçüncü kişilere verdikleri zararlardan da sorumlu tutulmaları gerektiğinin benimsendiği ortadadır. Bu haliyle sigorta genel şartları, KTK’nca benimsenen tehlike sorumluluğu ilkesine de uygun bir düzenleme içermektedir.
Sonuç olarak; davaya konu kaza, KTK’nın 86. maddesinde sayılan mücbir sebep, zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan kaynaklanmamış, davalı işletenin eylemlerinden sorumlu olduğu sürücünün kasıtlı fiili sonucu gerçekleşmiştir. Davalı işleten, tehlike sorumluluğu ilkesi ve KTK’nın 85/1 maddesi uyarınca üçüncü kişi davacının zararından sorumludur. Sayın çoğunluğun sürücünün veya diğer yardımcı kişilerin motorlu araçla kasıtlı olarak üçüncü kişilere verdikleri zararlardan işletenin sorumlu tutulamayacığına ilişkin görüşüne katılmak az yukarıda açıklanan hukuki duruma göre mümkün değildir. Bu görüş, Dairemizin son zamanlardaki kararlarına uygun olmakla birlikte daha önceki içtihatlarına aykırı olduğu gibi (01/03/2006 tarih, 2015/3746 E-2006/1951 K) halen sigortanın taraf olduğu trafik kazalarından kaynaklanan tazminat davalarına bakmakla görevli Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihatlarına da aykırıdır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 29/09/2016 tarih, 2014/8219 E- 2016/8360 K sayılı ilamı).
Açıklanan tüm bu nedenlerle; işletenin, sürücünün kasıtlı eylemi sonucu oluşan zarardan sorumlu tutulamayacağına ve yerel mahkeme kararının bu cihetten bozulması gerektiğine ilişkin sayın çoğunluğun kararına iştirak etmiyorum.13/12/2018