Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2018/3734 E. 2019/215 K. 21.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3734
KARAR NO : 2019/215
KARAR TARİHİ : 21.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … AŞ aleyhine 22/11/2013 gününde verilen dilekçe ile itirazın iptali istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 12/12/2017 günlü kararın Yargıtayda duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 25/12/2018 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacı vekili Avukat … ile karşı taraftan davalı şirket vekili Avukat … geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davalı şirket ile dava dışı … Otelcilik ve Turizm Sanayi Ticaret Anonim Şirketinin, Türkiye sınırlarında … Groupe/Fransa ile birlikte işletmekte oldukları … Groupe, Clup …/…, …/…, …/…, …/… ve …/.. unvanlı otellerin genel müdürlük, satış, pazarlama, ön büro ve animasyon departmanları dışındaki tüm hizmetleri kapsayan “2005 yılı yaz dönemi taşeron sözleşmesi”ni 25/10/2004 tarihinde imzaladıklarını ve bu sözleşme gereği işlemlerde bulunulduğunu, … Otelcilik ve Turizm Sanayi Ticaret Anonim Şirketinin, işletiminde bulunan … Otel’in enerji yönetimi ve giderlerinin de sözleşme gereği davalıya ait olduğunu, bu sözleşme dönemini kapsayan 11/03/2005 tarihinde … Elektrik Dağıtım Müessesesi görevlilerinin otelde yaptığı inceleme neticesinde kaçak/usulsüz elektrik tespit tutanağı düzenlendiğini, buna ilişkin faturanın otele tebliğ edildiğini, bunun üzerine idareye gerekli itirazların yapılarak akabinde … 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/81 esas sayılı dosyası ile … EDAŞ aleyhine menfi tespit davası açıldığını, kısmen şirket lehine hüküm kurulduğunu, aleyhine olan kısım nedeniyle hüküm altına alınan kaçak elektrik bedelinin, yargılama gideri ve vekalet ücreti ile birlikte 23/03/2007 tarihinde banka havalesi ile ödendiğini, 15/03/2011 tarihinde ise menfi tespit davasının kesinleştiğini, bu karar uyarınca sözleşme gereği davalının sorumluluğunda olduğu halde ödenmek durumunda kalınan miktarın faiziyle birlikte toplam 149.942,62 TL olarak icra takibine konularak davalıdan rücuen tahsil edilmek istendiğini, icra takibinin devamı sırasında şirket ve davacı
arasında imzalanan 22/06/2012 tarihli temlikname ile bu icra dosyasından kaynaklanan tüm hak ve alacakların davacıya temlik edildiğini, davalı borçlunun haksız itirazı nedeniyle takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali ile alacağın %40’ından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsili isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, kaçak elektrik kullanımı ve tesisatı ile davalı şirketin hiçbir bağı olmadığını, … Otelcilik ve Turizm Sanayi Ticaret Anonim Şirketinin davalı şirketi ibra ettiğini, sözleşme tarihleri içerisinde bu tespitin yapılmış olmasının kaçak elektriğin davalı şirket tarafından bağlandığına ve kullanıldığına bir kanıt olmadığını, sözleşme gereğince davalı şirketin hizmet vermeye başladığı tarihlerden önce kaçak elektrik tutanağının düzenlendiğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen ilk karar, Dairemizin 31/05/2016 gün, 2015/3856 esas ve 2016/7241 karar sayılı ilamı ile davalı şirketin sözleşme gereğince 01/04/2005 tarihinde fiilen hizmet vermeye başladığı, kaçak elektrik kullanım tutanağı 11/03/2005 tarihli olduğu dikkate alındığında kaçak elektrik faturasından kaynaklanan borçtan sorumluluğu bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmek üzere bozulmuş ve mahkemece başkaca değerlendirme ve araştırma yapılmaksızın bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
Öncelikle bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş olmakla, davalı lehine usuli kazanılmış hak doğup doğmayacağı hususunun irdelenmesi gerekmektedir. Usuli kazanılmış hak kurumu, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
1086 sayılı HUMK’nun yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09.05.1960 tarih, 1960/21 Esas, 1960/9 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usulî kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usulî kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş bulunması bakımından usulî kazanılmış hak müessesesinin usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda da usulî kazanılmış hakka ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta ise de bu ilkenin uygulanma gerekliliği HMK hükümleri karşısında da varlığını sürdürmektedir. Yargıtay’ın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulü müktesep hak doğmuştur.
Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulî kazanılmış hak” ya da “usulî müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.02.1998 tarih, 1987/2-520 esas ve 1988/89 karar sayılı ilâmında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir…” şeklinde tanımlanmakta ve bazı istisnaları bulunmaktadır. Bu istisnalar kısaca şu başlıklarda özetlenebilir.
a) Mahkemenin görevi ile ilgili usulî kazanılmış haktan sözedilemez.
b) Yargıtay’ın bozma kararından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı’nın çıkarılmış olması da usul kazanılmış hakkın istisnasıdır.
c)Karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur.
d)Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesince iptâl edilirse iptâl edilen kanun hükmü usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usulî kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesinin iptâl kararında olacaktır.
e)Usulî kazanılmış hakkın bir diğer istisnası ise kesin hükümdür. Bozmadan sonra usulî kazanılmış hak ile kesin hüküm çelişiyorsa öncelik usulî kazanılmış hak da değil, kamu düzeninden sayılan ve dava şartı olarak re’sen nazara alınması gereken kesin hükümdedir.
f)Kamu düzenine aykırılıkta usulî kazanılmış hakkın istisnalarından bir diğeridir.
g)Nihayet, son olarak; Yargıtayın kararı her türlü yorumun, hukuki değerlendirme veya delil takdiri dışında, açıkça ve tartışmasız şekilde başka bir şekilde yorumlanamayacak açıklıkta maddi hataya dayalı ise ve onunla sıkı sıkıya bağlı olduğu halde de usulî kazanılmış hak ilkesi uygulanmayacaktır. Yargıtay tarafından dosya kapsamına uygun olmayacak şekilde açık ve tartışmasız bir maddi hata yapması halinde bu hata usulî kazanılmış hak oluşturmayacaktır. Dosyada bulunan bir belgenin gözden kaçırılması, bir belgede yer alan hükmün yok sayılması, olmayan bir hususun tam aksine var sayılması, taşınmaz satış tarihinin veya noterden gönderilen belgenin tarihinin belgelerdekinin aksine yanlış belirlenmesi gibi hallerde maddi hatanın varlığı kabul edilerek, bu yöndeki bozmalar usulî kazanılmış hak doğurmayacaktır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; dosyadaki bilgi ve belgelerden dava dışı … Otelcilik ve Turizm Sanayi Ticaret Anonim Şirketi ile davalı şirket arasında 25/10/2004 tarihli “2005 Yaz Dönemi Taşeron Sözleşmesi” imzalandığı bu sözleşmenin Yapılacak İş Başlığı altındaki (B) maddesinde Hizmet kapsamının 01 Nisan 2005 ve 30 Ekim 2005 tarihleri arasında geçerli olarak yaz dönemi olarak tespit edildiği, İşin süresi Başlıklı (C) maddesinde ise “…… Otel ise sözleşme ile her ne kadar yaz sezonu için anlaşma yapılmış ise de 17 Kasım 2004 tarihinde teslim edilecek ve bu tarihten itibaren sözleşme hükümleri tüm ekleri ile birlikte … Otel için yürürlük kazanacaktır.” denilerek davaya konu otel için farklı bir düzenlemenin kabul edildiği anlaşılmaktadır. Davalı şirket tarafından düzenlenen 23/11/2004 tarihli belgede ise “…17 Kasım 2004 tarihinde devir almış olduğumuz Club … de kış sezonu boyunca 17/11/2004 – 31/03/2005 H/B olarak hizmet verilecek olup fiyatımız konusunda… mutabık kalınmıştır.” şeklindeki yazıda otelin 17/11/2004 tarihinde devralındığı davalı şirket yetkilisi tarafından dile getirilmiştir. Davalı şirket tarafından … Otelcilik ve Turizm Sanayi Ticaret Anonim Şirketine gönderilen 11/11/2005 tarihli yazı metninde de “…kanun gereği hizmet verdiğimiz oteller için uygulanacak destek tutarları otel otel ekli tablolarda açıklanmıştır. Buna göre KDV dahil olarak Club … Otel … Kasım 2004 – Ekim 2005, 119.049,36TL… “denilmekle talebe konu otelin Kasım 2004 tarihinde devralındığı kabul edilmiştir. Aynı şekilde davalı tarafından belirtilen dönem için düzenlenmiş fatura ve benzeri diğer belgelerden de otelin sözleşmeye uygun olarak fiilen de davalıya 17 Kasım 2004 tarihinde devredildiği ve davacının talebine konu ödeminin ise … Oteldeki Kasım 2004-11/03/2005 tarihleri arasında kaçak elektrik kullanımından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Şu halde, bozma ilamında davanın reddi gerektiği belirtilmiş ise de bozmanın genel anlatımları ve maddi olaylar değerlendirildiğinde; Dairemiz bozması … Otelin
01/04/2005 tarihinde davalı tarafça işletilmeye başladığı şeklindeki maddi hataya dayalı olarak yapılmıştır. Bahsi geçen maddi hata, kamu düzeninden olan hususları nazara almadan yapılan, açık, tartışmasız ve her türlü değer yargısı dışında başka surette yorum yapılamayacak nitelikte bir hata olup, usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturmaktadır. Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılama sırasında bozma ilâmına uyulmasına karar verilmiş, uyulan bozma ilâmı doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş ise de az yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda; davaya dayanak ödeme davalı tarafça 17 Kasım 2004 tarihinden itibaren işletilmeye başlatılan ve 11/03/2005 günlü tutanakla kaçak elektrik kullanıldığı sabit olan … Otele ilişkin olup, bozma maddi hataya dayalı bulunduğundan bozma taraflar açısından usulî kazanılmış hak oluşturmayacağından, otelin 17 Kasım 2004’den itibaren davalı tarafça fiilen işletildiği ve kaçak elektrik kullanımından davalının sorumlu olduğu kabul edilerek, sorumluluğun kapsamı belirlenip sonucuna göre karar verilmek üzere hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA ve davacı yararına takdir olunan 2.037,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine, peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 21/01/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.