Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2018/3432 E. 2018/6107 K. 11.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3432
KARAR NO : 2018/6107
KARAR TARİHİ : 11.10.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Asıl davada davacı … vekili Avukat … tarafından, davalılar … ve diğerleri aleyhine 30/10/2008 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat, birleşen davada davacı … vekili Avukat … tarafından davalılar … ve … aleyhine 05/05/2016 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın kabulüne dair verilen 29/03/2018 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi birleşen dava davalısı … vekili ve … tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Asıl dava, haksız eylem nedeniyle maddi ve manevi tazminat, birleşen dava maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl dava açısından karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, birleşen dava davalıları tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, asıl dava ile davalıların sallama tabir edilen döner bıçağı ile saldırmaları sonucu müvekkilinin sağ el serçe parmağının koptuğunu, sol el işaret parmağının da yaralandığını, olay öncesinde marangozluk yapmasına rağmen artık işine devam edemediğini belirterek maddi ve manevi zararlarının tazminini istemiş, birleşen davada ise asıl davada bilirkişilerin hesapları doğrultusunda davayı maddi tazminat açısından ıslah edebilmeleri için taraflarına süre verilmediğini beyan ederek uzuv kaybına bağlı olarak oluşan işgücü kaybı nedeniyle maddi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılardan … ve … davanın reddi gerektiğini savunmuş, diğer davalı ise davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, asıl davanın kesinleştiğinden bahisle bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamından; mahkemece verilen 26/02/2015 tarihli asıl davanın kısmen kabulüne dair ilk kararın, Dairemizin 2015/9125 esas, 2016/11578 karar sayılı ilamı ile temyiz eden davalı aleyhine talep miktar aşılarak 944,75 TL maddi tazminata hükmedilmiş olduğu gerekçesiyle bozulduğu anlaşılmaktadır.
Bozmadan sonra yapılan yargılamada … 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/278 esas, 2017/145 karar sayılı dosyasının bu dava dosyasıyla birleştirilmesine karar verilerek, yapılan yargılama sonucunda mahkemenin 20/04/2017 tarihli ikinci kararıyla, asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın derdestlik nedeniyle reddine karar verildiği, verilen bu ikinci kararında Dairemizin 2017/3971 esas, 2017/6434 karar sayılı ilamı ile asıl dava açısından bozmadan sonra yapılan yargılamada davalılar … ve … hakkında verilen kararlar kesinleşmesine rağmen bu davalılar hakkında yeniden hüküm tesisi ile davacı aleyhine yeniden vekalet ücretine hükmedilmiş olması, birleşen davaya yönelik temyiz itirazları açısından ise haksız fiile dayandırılan iş ve güçten kalma nedeni ile tazminat istemi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olduğu gerekçesiyle yeniden bozulduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece 29/03/2018 tarihli son kararla bozma ilamına uyulmuş, asıl dava ile ilgili verilen kararın Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 24/11/2016 tarih, 2015/9125 esas ve 2016/11578 karar sayılı bozma ilamı gereğince usulen kesinleştiği dikkate alınarak bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, birleşen dosya üzerinden açılmış olan davanın talep gibi kabulüne karar verilmiştir.
Davacı davaya konu birleşen dava ile iş ve güçten kaldığı sürelere ilişkin kazanç kaybı ve güç kaybına ilişkin zararların tazmini isteminde bulunmuştur. Mahkemece isteme konu kazanç kaybı ile güç kaybına ilişkin zararlar hesaplanırken davacının maluliyet oranı olarak … … Hastanesinin 23/02/2009 tarihli özürlü sağlık kurulu raporunda belirlenen %25 oranının maluliyet oranı olarak değerlendirmeye esas alındığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece bilirkişi hesaplamasında esas alınan maluliyet oranının belirlenmesi usulüne uygun rapor ile tespit edilmemiştir. Davacının maluliyet durumunun doktor raporu ile belirlenmesinin gerekmesi karşısında aşamalardaki süreç dikkate alındığında, davacının yurt dışına taşınması nedeniyle mahkemece verilen süre ve kesin süre içinde adli tıp kurumuna sevkinin sağlanamaması karşısında davacının maluliyet oranına ilişkin bir belirleme yapılamaması halinde davacının maddi zararının kapsamının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 50. maddesi gereğince hakim tarafından takdir edilerek hüküm altına alınması mümkündür. Mahkemece belirtilen husus gözetilmeden davacı hakkında … … Hastanesinin 23/02/2009 tarihli özürlü sağlık kurulu raporundaki özür oranının maluliyet oranı olarak kabulüyle maddi tazminat hesabının buna göre yapılması usul ve yasaya aykırı olup kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA 11/10/2018 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum. 11/10/2018