Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2018/2790 E. 2018/8384 K. 26.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2790
KARAR NO : 2018/8384
KARAR TARİHİ : 26.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 19/01/2012 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 22/11/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının kendisi ile evli olduğunu bildiği halde dava dışı eşi ile birlikte olduğunu, davalı eylemlerinin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğunu iddia ederek, uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı, davacının iddialarını kabul etmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Gerekçeli karar başlığına dava tarihi olarak 19/01/2012 yazılması gerekirken 06/09/2016 yazılmış olmasının maddi hatadan kaynaklandığı ve mahallinde düzeltilebileceği anlaşılmakla, bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
Dosya kapsamından; mahkemece davanın reddine ilişkin verilen ilk kararın Dairemizin 16/04/2014 tarih, 2013/10363 esas ve 2014/6336 sayılı ilamı ile, ”…Şu halde, mahkemenin, davacının boşandığı eşine karşı istememiş olduğu manevi tazminatı davalıdan istemesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı ve hakkaniyete uygun olmadığı gerekçesiyle istemin reddine karar vermiş olması doğru değildir. Mahkemece, işin esası incelenerek dava konusu iddiaların ispatlanması halinde davalıya düşen miktarla sınırlı olarak davalının sorumluluğuna karar verilmelidir…” gerekçesiye bozulduğu, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek davacı lehine manevi tazminata hükmedildiği, kararın davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine bu defa Dairemizin 20/04/2016 tarih, 2016/4027 esas ve 2016/5361 sayılı ilamı ile, ”…Somut olaya gelince, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile yukarıda anılan ilkeler gözetildiğinde davacı yararına takdir olunan manevi tazminat tutarı fazladır. Daha alt düzeyde manevi tazminat takdir edilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle bozulduğu, mahkemece bozmaya uyularak daha alt düzeyde davacı lehine manevi tazminat hükmedilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir (04/02/1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Ancak Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır.
Örneğin, mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09/05/1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması halinde Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak ortadan kalkar.
Benzer şekilde, uygulanması gereken bir kanun hükmünün hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi durumunda da usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilir (Hukuk Genel Kurulunun 21/01/2004 gün ve 2004/10-44 E., 2004/19 K.; 20/12/2013 gün ve 2013/23-131 E,. 2013/1681 K. sayılı kararları).
Bu sayılanların dışında görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı ve harç gibi kamu düzeni ile ilgili konular da usuli kazanılmış hakkın ististanalarıdır (Kuru, B.: s: 4738 vd).
Somut olayda Dairemizin bozma ilamına uyularak mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmesinden sonra Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06/07/2018 tarihli, 2017/5 esas, 2018/7 sayılı kararı ile; evli kişiyle birlikte olan üçüncü kişinin eyleminin, bunu yasaklayan kanuni bir düzenleme bulunmadığından, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinin 1. fıkrası kapsamında hukuka aykırı fiil kabul edilemeyeceği, aynı Kanun’un 49. maddesinin 2. fıkrasına göre de üçüncü kişinin tazminat ile sorumlu tutulabilmesinin ancak aldatılan eşe kasten zarar verme amacıyla hareket etmesi halinde mümkün olabileceği yönünde içtihatlar birleştirilmiştir.
Şu durumda; mahkemece, bozmaya uyulmasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı verilmesi (06/07/2018 tarih ve 2017/5 esas, 2018/7 karar sayılı Yargıtay İ.B.B.G.K) ve bu karar ile, evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiden manevi tazminat istenemeyeceğinin belirlenmesi karşısında oluşan yeni hukuki duruma göre tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması için kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 26/12/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.