Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2018/2489 E. 2020/488 K. 11.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2489
KARAR NO : 2020/488
KARAR TARİHİ : 11.02.2020

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 22/11/2007 gününde verilen dilekçe ile trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kabulüne dair verilen 14/03/2017 günlü karara karşı davalı tarafın istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede; istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine dair verilen 20/11/2017 günlü Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi kararının Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 11/02/2020 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat … geldi, karşı taraftan davacı adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hâkimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kâğıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve HMK 355. maddesindeki kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş ve verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olmasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince açılan davanın kabulüne karar verilmiş; karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuş, Bölge Adliye Mahkemesinin başvuruyu esastan reddetmesi üzerine de karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, 29/11/2003 tarihinde davalının sevk ve idaresinde bulunan araçla müvekkiline çarparak yaralanmasına sebebiyet verdiğini, davalı hakkında Ankara 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/995 esas sayılı dosyası üzerinden kamu davası açıldığını, davacının uzun süre tedavi gördüğünü, bu süre zarfında hayatını tek başına sürdüremediğini tedavi süresince masraf yapmak zorunda kaldığını, müvekkilinin ayrıca meydana gelen kaza ve yararlanması sonucu psikolojik dengesinin bozulduğunu, yol kenarlarında bulunmaktan kaçındığını, bu nedenle manevi olarak da zarara uğradığını belirterek uğranılan maddi ve manevi zararının davalıdan tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, davanın iki yıllık süre içinde açılmadığını, zamanaşımı def’inde bulunduklarını, Ankara 2. Çocuk Mahkemesinin 2006/995 esas ve 2009/626 karar sayılı dosyası üzerinden alınan bilirkişi raporunda asli ve tali kusur ayrımının yapılmadığını, mahkemece tarafların kusur oranlarının tespiti için bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, davacının Adli Tıp Kurumuna sevki ile malüliyet raporunun alınmasının zorunlu olduğunu, talep edilen maddi ve manevi tazminat miktarının çok yüksek olduğunu, davacının ıslah dilekçesiyle talep ettiği maddi tazminat miktarı yönünden ise ayrıca talebin zamanaşımına uğradığını belirterek bu kısım yönünden zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince; Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 18/01/2016 tarih ve 1150 sayılı rapora göre, davacının %24 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı gerekçesiyle ıslah edilmiş haliyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükme karşı davalı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesince; Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’nun 18/01/2016 tarihli raporunda, davacının gelişen arızası belirtilmek suretiyle geçici iş göremezlik ve sürekli iş göremezlik durumunun belirli hale geldiği dikkate alındığında davacı vekilinin ıslah harcını yatırdığı tarih olan 05/01/2017 itibariyle ıslaha karşı zamanaşımı def’inin yerinde görülmediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 109. maddesinde, motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin taleplerin zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu sürenin, maddi tazminat talepleri için de geçerli olduğu, zamanaşımının, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olacağı, sigortacı bakımından kesilen zamanaşımının, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılacağı, motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu haklarının, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrayacağı, diğer hususlarda ise genel hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir.
Maluliyet oranında bir artma olduğu taktirde, bu durum yeni bir olgu olarak değerlendirilerek zamanaşımının başlangıcına esas alınabilecek ise de; somut olayda, davacının yaralanmasının niteliği ve geçirmiş olduğu tedavi aşamaları, hastane kayıtları ve Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’nun 18/01/2016 tarihli raporu kapsamından, İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kabulünün aksine, davacının gelişen bir maluliyetinden bahsedilmediği ve tüm dosya kapsamı birlikte gözetildiğinde, 20/07/2003 olay tarihinden itibaren ıslah dilekçesinin verildiği 14/11/2016 tarihi ve ıslah harcının tamamlandığı 05/01/2017 tarihi itibariyle ıslah edilen maddi tazminat miktarı yönünden Kara Yolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesinde düzenlenen iki ve on yıllık zamanaşımı süreleri ve ceza zamanaşımı süresi geçmiş olup talep zamanaşımına uğramıştır. Şu halde; mahkemece bu durum nazara alınarak karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile ıslah edilen maddi tazminat miktarı yönünden de esastan inceleme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmemiş, bu durum kararın bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 373/1. maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalının diğer temyiz itirazlarının ilk bentte gösterilen nedenlerle reddiyle dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE ve davalı yararına takdir olunan 2.540,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine, peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 11/02/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.