Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2017/993 E. 2019/3948 K. 16.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/993
KARAR NO : 2019/3948
KARAR TARİHİ : 16.09.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalılar … ve … Gazetecilik AŞ aleyhine 23/06/2010 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne dair verilen 15/11/2012 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davalı gazetenin 03.07.2009 tarihli nüshasında “… hakim de var” başlığı ile müvekkili hakkında asılsız ve gerçek dışı yalan haber yayımlandığını, yayının müvekkilinin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu iddia ederek, davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutulmasını istemiştir.
Davalılar vekili ise, haberde belirtilen iddiaların savcılık soruşturma dosyaları kapsamında yer alan içeriğe uygun olduğunu, dava konusu haberin toplumsal ilgiye haiz güncel bir konuda sadece kamu yararı gözetilmek suretiyle kaleme alındığını, özle biçim arasındaki dengenin titizlikle korunduğunu, kişilik haklarının ihlal edilmediğini, talep edilen manevi tazminatın fahiş olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; lakap takılma sebebiyle davacının gülünç duruma düşürüldüğü, atılan başlığın davacının kişilik haklarını zedeler mahiyette olduğu gerekçesiyle istemin bir bölümü kabul edilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka
aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, okuyucunun ilgisini artırmak amacıyla, habercilik tekniğine uygun olarak çarpıcı başlık kullanabilir ise de özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Somut uyuşmazlıkta, Davalı şirkete ait Posta gazetesinin 23/07/2009 günlü sayısında “… hakim de var” başlığı altında yayımlanan habere konu olaylarla ilgili olarak … Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma yapıldığı ve bilahare iddianame düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu haberde kullanılan başlık haberin içeriği ile birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde; çarpıcı ve gazetecilik tekniğine uygun olup özle biçim arasındaki dengenin korunduğu, yargılamaya esas olan belgelere dayanılarak yayımlanan haberin yayın tarihi itibariyle görünür gerçekliğe uygun olduğu ve davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmadığı dolayısıyla hukuka aykırılık unsurunun gerçekleşmediği sonucuna varılmaktadır.
Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalıların tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA; bozma nedenine göre, davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16/09/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.