Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2016/9404 E. 2018/6242 K. 16.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/9404
KARAR NO : 2018/6242
KARAR TARİHİ : 16.10.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar … Yapım Filmcilik Ltd. Şti. ve … vekili Avukat … tarafından, davalı … Medya Yapım Prodüksiyon Elektronik Tic. Ltd. Şti. aleyhine 23/07/2014 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeni ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 04/02/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava; basın ve yayın yolu ile kişilik haklarının ihlalinden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir; mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; müvekkilinin ”Joker” adlı yarışma programının yapımcısı olduğunu, davalı şirketin ise www.flasflas.com internet sitesinin sahibi olduğunu, davalının bu site üzerinden müvekkili aleyhine gerçek dışı haberler yaptığını, anılan yarışma programına katılan yarışmacıların ödüllerinin verilmediğini ve bu nedenle programın yayından kaldırıldığının ifade edildiğini ve bu şekilde gerçeği yansıtmayan iddialar nedeni ile müvekkilinin kişilik haklarına zarar verildiğini belirterek manevi zararın tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili; davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; dava konusu haberin gerçek dışı olması ve davacının kişilik haklarına saldırı oluşturması gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu edilen internet ortamında yapılan haber bir bütün olarak incelendiğinde, yayınlandığı tarih nazara alındığında güncel olduğu, kamu yararı üstün tutulmak suretiyle kaleme alındığı, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmadığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle haberin görünür gerçeğe uygun olduğu anlaşılmakla, basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA 16/10/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.