Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2016/9024 E. 2018/6595 K. 25.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/9024
KARAR NO : 2018/6595
KARAR TARİHİ : 25.10.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 12/06/2015 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 25/01/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Davacı vekili; davalının evlenme vaadiyle reşit olmayan müvekkilinin annesini kandırıp cinsel münasebette bulunması sonucu, rıza dışı ilişkiden davacının dünyaya gelmiş olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin, davalının kızı olduğunu, bu durumun babalığın tespiti davası ile netleştiğini, davalının, müvekkilini kendi öz çocuğu olduğunu bilmesine rağmen evladı olarak kabul edip nüfusuna almadığı gibi, babalığın gerektirdiği maddi ve manevi sorumluluğunu hiçbir zaman yerine getirmediğini, müvekkilinin doğduğu tarihten itibaren büyük zorluklar ile mücadele ettiğini beyan ederek manevi zararının tazminini istemiştir.
Davalı, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; babalığın tespiti davasından önce davacının davalıya yönelik herhangi bir talebinin bulunmadığının anlaşıldığı, davacının yaşadığı zorlukların, yıllar önce intihar eden annesinden kaynaklandığı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Bir kişinin fiziki, sosyal ve duygusal kişilik değerlerine iradesi dışı saldırma sonucu meydana gelen eksilme ve kayıplar manevi zararı oluşturur. Bu tür kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse, manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Kanunlarımız, manevi tazminat verilebilecek olguları sınırlamıştır. Bunlar; kişinin ve ailenin onur ve saygınlığına yönelik suçlar, kişilik değerlerinin zedelenmesi, isme saldırı, nişan bozulması, evlenmenin feshi, babalığın benimsenmemesi, bedensel zarar ve öldürmedir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 3. maddesi; kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararının temel düşünce olması gerektiğini, taraf devletlerin, çocuğun ana-babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödevlerini de göz önünde tutarak, esenliği için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı üstlenmelerini ve bu amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemleri almaları gerektiğini hatırlatmaktadır.
Yine, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesinin 14 numaralı Genel Yorumu’nun ilgili kısmında; mahkemelerce, usuli ya da esasa ilişkin olmaları fark etmeksizin, her durumda çocuğun üstün yararının dikkate alınmasının sağlanması ve çocuğun üstün yararının, bütün uygulama tedbirlerinin alınmasında öncelikli düşünce olması gerekliliğine vurgu yapılmıştır
Öte yandan; ebeveyn ve çocuk arasındaki karşılıklı ilişkinin, aile hayatının temel bir unsurunu teşkil ettiğini kabul eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre, çocuk ile ebeveynin menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulması gerektiği, ancak bu dengelemede çocuğun üstün yararının mahiyet ve ciddiyetine bağlı olarak çocuğun menfaatinin ebeveynin menfaatine göre daha fazla önem taşıyabileceği kabul edilmektedir (AİHM, Şahin Almanya [BD], B. No: 30943/96, 8/7/2003, § 66; Plaza/Palanya, B. No: 18830/07, 25/1 /2011, § 71).
Anayasa Mahkemesince benimsenen görüş ise şöyle özetlenebilir: “Anayasa’nın 41. maddesinde çocuğun yüksek yararına aykırı olmadıkça anne ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma, ilişkiyi sürdürme hakkına sahip olduğu açıkça belirtilmektedir. Bu noktada anne ve baba ile düzenli bir kişisel ilişki sürdürülmesinde çocuğun üstün menfaatinin bulunduğu da göz ardı edilmemelidir. … Bireyin ana babasını bilme, babasının nüfusuna yazılma ve bunların getireceği haklardan yararlanma, ana ve babasından velayete bağlı görevlerini yerine getirmelerini isteme hakkı, onun maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi kapsamındadır (AYM, Dalga Eda Yıldırım ve Özgün Yıldırım Başvurusu, B. No: 2014/597, K.T: 26/12/2017).
Dava konusu olayda, davalının, davacının annesi olan yaşı küçük mağdure ile rızaen cinsel ilişkiye girme suçundan ceza aldığı ve bu cezanın kesinleştiği, davalının hiçbir zaman davacıyı kendi evladı olarak kabul etmek istemediği, davacının kendi çocuğu olduğunu bildiği hâlde mahkemece babalığa hükmedilene kadar babalığı benimsemeyerek davacının babasından habersiz olarak büyümesine neden olduğu, bu nedenle de davacının üzüntü ve elem duymasına neden olduğu anlaşılmaktadır. Davacının; babası tarafından tanınıp bilinme, babasının nüfusuna yazılma ve bunların getireceği haklardan yararlanma hakkı ile bunun sonucunda babasından velayete bağlı görevlerini yerine getirmesini isteme hakkı, O’nun maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi için gereklidir. Açıklanan nedenlerle davacı yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı sebeblerle reddine karar verilmesi yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 25/10/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.