Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2016/8846 E. 2018/6161 K. 15.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/8846
KARAR NO : 2018/6161
KARAR TARİHİ : 15.10.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalılar … Gazetecilik AŞ ve … aleyhine 06/05/2015 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 10/03/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi taraflar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; … Gazetesinin 12/02/2015 tarihli nüshasında manşetten “Ticarete Giren Sandal Battı” başlığıyla ve HT Magazin ekinde “Sandal battı” başlığıyla yayınlanan haberin gerçek dışı olduğunu, davalıların hiçbir bilgi ve belgeye dayanmadan müvekkiline ait …Limited Şirketi ünvanlı şirketin battığına dair haber yayınladıklarını, haberin müvekkilini kamuoyu önünde küçük düşürdüğünü, müvekkilinin manevi olarak zarar görmesinin yanısıra ticari hayatının da olumsuz etkilendiğini, basiretsiz bir tacir ve iflas etmiş biri gibi gösterilmesi sebebiyle maddi olarak zarara uğrama tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını, müvekkilinin ticari faaliyetini halihazırda yürüttüğünü, bu hususun … Ticaret Odası kayıtlarından tespit olunabildiğini belirterek, manevi zararının giderilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, elektronik sigaranın kapalı alanda içilmesinin yasaklanmasıyla birlikte bu konuda ticaretle uğraşan firmaların olumsuz etkilendiğini, davacıya ait şirketin … Ticaret odasının resmi internet sitesi kayıtlarında “kanun gereği askıya alınmıştır” şeklinde ibarenin yer aldığını ve bu kararın 30/01/2015 tarihli olduğunu, bu bilgiye ve açıklanan yasal değişikliğe istinaden haber yapıldığını, haber içeriğinin görünen gerçekliğe uygun olduğunu, haber verme hakkı çerçevesinde yapılanın bir bilgi aktarımından ibaret olduğunu, davacıyı rencide edebilecek nitelikte bir ifade de kullanılmadığını belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, ticaret sicilindeki “kanun gereği üyeliği askıya alınmıştır” ibaresinin hukuki anlam ve önemi yeterince araştırılmadan, iflas anlamına gelecek şekilde “battı” ibaresinin kullanılmasının görünen gerçekliğe uygun haber yapılmadığını gösterdiği, haberin gerçek olduğuna dair dosya kapsamında delil bulunmadığı, davacının ortağı olduğu şirketin iflas etmediğinin anlaşıldığı, gerçeğe aykırı haberlerin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği, toplumun değer yargıları ve yazı içeriğinde kullanılan ifadeler dikkate alındığında kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durumda halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki, basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi ile ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında da vurgulandığı üzere; ifade özgürlüğü demokratik bir toplumun asli temellerinden olup, toplumun ilerlemesinin ve her bireyin kendini geliştirmesinin temel koşullarından birisini oluşturur. Basın özgürlüğü bağlamında, gazetecilerin kanıtlayamayacağı söylenti ve iddiaların yayınlanması yönünden ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi doğruluk koşulunu makul olmayan, hatta olanaksız bir talep olarak değerlendirip, basının sadece bütünüyle kanıtlanmış olguları yayınlama zorunluluğu ile karşı karşıya bırakılması halinde hemen hemen hiç bir şeyin yayınlanamayacağı, bunun da basın özgürlüğüne zarar vereceği yönündedir.(Jersild ve Thoma-Danimarka; Haldimann ve diğerleri-İsviçre kararları)
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesi hükmüne göre, kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilirse de, dosyadaki bilgi ve belgelerden; davalılar tarafından yapılan haberin davacıya ait şirkete dair … Ticaret Odası’nın internet sitesinde yer alan “kanun gereği üyeliği askıya alınmıştır” şeklindeki kaydına dayalı olarak yapıldığı, görünür gerçeklik olgusunun gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar başlık çarpıcı bir ifade ile verilmiş ise de, haberin bütününün davacının kamuoyuna malolmuş kişiliği de gözetilerek kişilik haklarına saldırı niteliğinde kabul edilemeyeceği ve basın özgürlüğü kapsamında kaldığı sonucuna varılmalıdır.
Şu halde mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davalıların tazminatla sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 15/10/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.