Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2016/6828 E. 2018/8335 K. 25.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/6828
KARAR NO : 2018/8335
KARAR TARİHİ : 25.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Asıl davada davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 20/12/2013 gününde verilen dilekçe ile evli olduğunu bildiği eşle ilişkiye girme ve kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat, birleşen davada davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 03/02/2015 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonucunda; asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen 02/02/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi asıl dosyada davalı, birleşen dosyada davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre birleşen dava davacısı, asıl dava davalısı …’in birleşen davaya yönelik temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Birleşen dava davacısı, asıl dava davalısı …’in asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Asıl dava, evlilik birliği devam ederken, üçüncü kişi ile birlikte olma iddiasına dayalı; birleşen dava ise, kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, birleşen dava davacısı, asıl dava davalısı tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl davada davacı; davalının, kendisi ile evli olduğunu bildiği halde dava dışı eşi ile birlikte olduğunu ve kişilik haklarının saldırıya uğradığını beyan ederek, uğradığı manevi zararın giderilmesi isteminde bulunmuştur.
Asıl davada davalı; davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; asıl davada davalının, davacının dava dışı eşi ile evli olduğunu bilerek birliktelik yaşadığı hususunun sabit olduğu gerekçesi ile asıl davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; birleşen davada ise asıl dava davacının hakaret eyleminin ceza mahkumiyet kararı ile sabit olduğu gerekçesi ile kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık, evlilik birliği devam ederken, eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiden diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunup bulunmayacağı hususundadır.
“Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06/07/2018 tarihli ve 2017/5 E. – 2018/7 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; TMK 185/3 maddesinde düzenlenen sadakat yükümlüğü, evlilik sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, ihlal edilmesi durumunda yalnızca sözleşmenin taraflarının yani eşlerin birbirlerine karşı ileri sürebilecekleri nisbi hak niteliğindedir. Yani mutlak bir hak mahiyetinde olmadığı için, herkese karşı ileri sürülemez. “
Davacı, kişilik hakkı ihlallerini düzenleyen genel hükümlere yani TMK’nun 24-25 ve TBK’nun haksız fiil sorumluluğuna ilişkin temel düzenlemesi olan 49/1 (BK. 41/1) ve kişilik değerlerinin zedelenmesine ilişkin TBK 58. (BK 49.) maddelerine de dayanamaz. sözkonusu yasa maddeleri gereğince haksız fiil sorumluluğundan söz edilebilmesi için, diğer şartların yanında ayrıca zarara sebep olan fiilin hukuka aykırı olması yani emredici bir hukuk normuna aykırı olması gerekir. Somut olayda, eş olmayan davalı yönünden fiilin hukuka aykırılık şartı gerçekleşmemiştir.
“Müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin de uygulanması mümkün değildir. Zira, TBK’nun 61. (BK 50.) maddesinde birden fazla kişinin ortak kusurlu davranışları nedeniyle bir zarara yol açmaları durumunda müteselsil sorumluluğun sözkonusu olacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda sorumluluğa gidilebilmesi için, aldatan eş ile birlikte olan davalının fiilinin de hukuka aykırı olması gerekir. Davalının dava dışı eş ile birlikteliği şeklindeki davranışı, aldatılan eş yönünden haksız fiil olarak nitelendirilemeyeceğinden, müteselsil sorumluluk esasına göre de sorumluluğuna gidilemez. “
Aldatılan eş yansıma yoluyla zarara uğradığını da iddia edemez. Zira, üçüncü kişinin aldatan eşe karşı herhangi bir hukuka aykırı eylemi ve verdiği herhangi bir zarar bulunmadığından, yansıma yoluyla istenebilecek zarar da sözkonusu olamaz.
TBK’nun 49/2 (BK.41/2) maddeleri gereği, fiilin emredici bir norma değil de sadece ahlaka aykırı olması durumunda, sorumluluğa gidilebilmesi için, failin zarar görene zarar verme kastıyla yani somut olayda, davalının davacı aldatılan eşe bilerek ve isteyerek zarar vermeyi amaçlamış olması gerekir. Sadece birlikte olduğu eşin evli olduğunu bilmesi bu tür sorumluluk için yeterli değildir.
Şu durumda; açıklanan yasal düzenlemeler ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun yukarıda anılan kararı uyarınca yerel mahkemece, evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalıya karşı açılan davanın tümden reddedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) sayılı bentte açıklanan nedenlerle asıl dava yönünden BOZULMASINA, birleşen davada davacı …’in birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarının ilk bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 25/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.