Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2016/397 E. 2018/8312 K. 24.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/397
KARAR NO : 2018/8312
KARAR TARİHİ : 24.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … tarafından, davalı … aleyhine 17/09/2014 gününde verilen dilekçe ile evlilik birliği devam ederken üçüncü kişiyle birlikte olma ve konut dokunulmazlığını ihlal iddialarına dayalı manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 10/09/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava; konut dokunulmazlığının ihlali ve evlilik birliği devam ederken, üçüncü kişi ile birlikte olma iddialarına dayalı manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının, kendisi ile evli olduğunu bildiği halde dava dışı eşiyle birlikte olduğunu, müşterek konuta kendisinin rızası dışında girmesi nedeniyle konut dokunulmazlığının ihlali suçundan mahkumiyetine karar verildiğini, davaya konu eylemlerin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu belirterek, manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; davalının dava dışı davacının eşiyle evli olduğunu bilerek birlikte olduğu hususu sabit görülmekle birlikte konut dokunulmazlığının ihlali suçunun da işlendiğine kanaat getirilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık, konut dokunulmazlığını ihlal ve evlilik birliği devam ederken, eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olma sebebiyle üçüncü kişiden diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunup bulunmayacağı hususundadır.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06/07/2018 tarihli ve 2017/5 E. – 2018/7 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; TMK 185/3 maddesinde düzenlenen sadakat yükümlüğü, evlilik sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, ihlal edilmesi durumunda yalnızca sözleşmenin taraflarının yani eşlerin birbirlerine karşı ileri sürebilecekleri nisbi hak niteliğindedir. Yani mutlak bir hak mahiyetinde olmadığı için, herkese karşı ileri sürülemez.
Davacı, kişilik hakkı ihlallerini düzenleyen genel hükümlere yani TMK’nun 24-25 ve TBK’nun haksız fiil sorumluluğuna ilişkin temel düzenlemesi olan 49/1 (BK. 41/1) ve kişilik değerlerinin zedelenmesine ilişkin TBK 58. (BK 49.) maddelerine de dayanamaz. sözkonusu yasa maddeleri gereğince haksız fiil sorumluluğundan söz edilebilmesi için, diğer şartların yanında ayrıca zarara sebep olan fiilin hukuka aykırı olması yani emredici bir hukuk normuna aykırı olması gerekir. Somut olayda, eş olmayan davalı yönünden fiilin hukuka aykırılık şartı gerçekleşmemiştir.
Müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin de uygulanması mümkün değildir. Zira, TBK’nun 61. (BK 50.) maddesinde birden fazla kişinin ortak kusurlu davranışları nedeniyle bir zarara yol açmaları durumunda müteselsil sorumluluğun sözkonusu olacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda sorumluluğa gidilebilmesi için, aldatan eş ile birlikte olan davalının fiilinin de hukuka aykırı olması gerekir. Davalının dava dışı eş ile birlikteliği şeklindeki davranışı, aldatılan eş yönünden haksız fiil olarak nitelendirilemeyeceğinden, müteselsil sorumluluk esasına göre de sorumluluğuna gidilemez.
Aldatılan eş yansıma yoluyla zarara uğradığını da iddia edemez. Zira, üçüncü kişinin aldatan eşe karşı herhangi bir hukuka aykırı eylemi ve verdiği herhangi bir zarar bulunmadığından, yansıma yoluyla istenebilecek zarar da sözkonusu olamaz.
TBK’nun 49/2 (BK.41/2) maddeleri gereği, fiilin emredici bir norma değil de sadece ahlaka aykırı olması durumunda, sorumluluğa gidilebilmesi için, failin zarar görene zarar verme kastıyla yani somut olayda, davalının davacı aldatılan eşe bilerek ve isteyerek zarar vermeyi amaçlamış olması gerekir. Sadece birlikte olduğu eşin evli olduğunu bilmesi bu tür sorumluluk için yeterli değildir.
Dosya kapsamından; davalının, evlilik birliği devam ederken, davacının evli olduğunu bildiği halde, dava dışı eşiyle birliktelik yaşadığı ve konut dokunulmazlığını ihlal ettiği gerekçesiyle manevi tazminat isteminde bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Şu durumda; açıklanan yasal düzenlemeler ve yukarıda anılan İBK uyarınca yerel mahkemece, evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olma eylemi manevi tazminat gerektirmez ise de, konut dokunulmazlığını ihlal suçu nedeniyle, davacı yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenle davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/12/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.