Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2016/3722 E. 2017/4333 K. 22.06.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3722
KARAR NO : 2017/4333
KARAR TARİHİ : 22.06.2017

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 28/04/2015 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 16/12/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız fiil nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, kiracısı olduğuulunan taşınmazlarda ekili ürünlerin, çevreye yaydığı zararlı gazların ve küllerin etkisi ile zarar gördüğünü, verimin düştüğünü iddia ederek, uğradığı zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı, termik santralin işletilmesinden dolayı çevreye herhangi bir zarar verilmediğini, resmi kurumlarca hava kalitesinin sürekli ölçüldüğünü, yönetmeliklerle belirlenen sınır değerlerin aşılmadığını, küllerin toprakla örtüldüğünü düzenli olarak nemlendirme yapıldığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Dava, delil tespit dosyasına dayanılarak açılmış olup, Mahkemece önce iki ziraat mühendisi, bir çevre mühendisinden oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınmış; itiraz üzerine dosya, üyelerinden oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bu heyet tarafından hazırlanan bilirkişi raporunun hükme esas alındığı bildirilerek, miktar yönünden tespit bilirkişi raporundaki veri ve hesaplamalar doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
oluşan bilirkişi heyeti tarafından; bölge koşullarına ilişkin temin edilen hakim rüzgarlar ile ilgili meteorolojik veriler, taşınmazların olan mesafe bilgileri, termik santrallerin çalışma kapasiteleri ve çalışma saatleri değerlendirilerek; “termik santrallerin baca kaynaklı gaz emisyonları ürün endeksi” (baca gazı ürün etki endeksi) ile taşınmaz değer kaybı dosyalarında yörenin çeşitli yerlerinden alınan toprak örnekleri üzerinde yapılan analizlerin sonuçları değerlendirilerek, “partikül etki endeksi” (ağır metal ürün etki endeksi) hazırlanmış, bu endenkslerden faydalanılarak zarar oranları belirlenmiş ve hesaplama yapılmıştır.
Özellikle taşınmaz değer kaybı tazminatı dosyalarına davalı tarafça sunulan ve tarafından 2008 yılında alınan toprak, bitki ve su örnekleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde hazırlanan Santralleri İşletme Sahaları ve Çevresinin Toprak,
./..
-2 araştırma alanı topraklarında toplam Cd (Kadmiyum), Pb (Kurşun), Zn (Çinko) ve Cu (Bakır) konsantrasyonlarının Toprak Kirliliği Kontrol Yönetmeliği sınır değerlerini aşmadığı, araştırma topraklarının bir kısmında Hg (Civa), Cr (Krom) ve Ni (Nikel) element konsantrasyonlarının sınır değerleri aştığı, Hg fazlalığının bulunduğu toprakların jeolojik yapısına bakıldığında bu toprakların ofiyolitik kayaların üzerinde oluşan topraklardan kaynaklandığı, ofiyolitik kayaların genel olarak Fe, Mg, Ca, Ti, Ni, Co ve Cr elementleri açısından normal değerlerin üzerinde zenginlik arz ettiği, merkez olarak kabul edildiği zaman Cr ve Ni dağılımlarının merkezden uzaklaştıkça düzenli bir artış veya azalış sergilememelerinin, kaynağın bölgedeki ana litolojiden (taş bilimi) kaynaklandığını açıkça gösterdiği, bu zenginleşmenin termik santrallerin bulunmadığı ancak benzer litolojiye sahip olmalarından dola bölgelerinden toplanan kaya ve toprak örneklerinde de tespit edildiği, kirlilik ve toksisite değerlendirmesi yapılırken topraktaki “toplam metal” değeri kadar, “alınabilir metal” değerinin de önemli bir ölçüt olduğu,bölgesinden toplanan toprak örneklerinin alınabilir Cd, Pb, Zn ve Cu içeriklerinin bitkiler için tehlike arz edecek miktarda olmadığı, ayrıca bölgenin kireçli, alkali yüksek ve killi özelliklerde olması nedeniyle ağır metallerin toprakda absorbe olduğu, araştırma alanından toplanan su örneklerinin ise Cd, Pb, Cu, Zn, Cr, Ni ve Hg içeriklerinin “İçme Suyu Elde Edilen veya Elde Edilmesi Planlanan Yüzeysel Suların Kalitesine Dair Yönetmelik”te belirtilen sınır değerlerin oldukça altında olduğu, araştırma alanından toplanan bitki örneklerinde belirlenen ağır metaller yönünden yasal bir sınır değer olmadığı, ancak literatür çalışmalarına göre değerlendirme yapılabileceği, toplanan buğday ve ayçiçeği bitki örneklerinde analiz edilen Cd, Pb, Ni ve Cr açısından birkaç örnekte, literatür çalışmalarında belirlenen sınır değerin üzerinde değer belirlendiği, bu durumun topraktan ziyade atmosferik taşınımlar nedeniyle özellikle geniş yapraklı bitkilerin toprak üstü aksamları üzerinde çökelmiş olabileceğini düşündürdüğü, fakat bu araştırmanın örnekleme aşamasının hasat sonrasına gelmesi nedeniyle ancak anız artıklarında örnekleme yapılabildiği, bitkilerin metal içerikleri konusunda yapılması gereken daha detaylı bir değerlendirmenin, bölgede yaygın olarak bulunan bitki vejetasyonlarından pilot bitkiler seçilmek suretiyle “hasattan önce” toplanacak örneklerde dane, sebze ve meyve gibi unsurlarda metal analizi yapılması gerektiği belirtilmiştir.
Davalı tarafından emsal dosyalara ibraz edilen veesas sayılı dosyası üzerinden alındığı bildirilen,hazırlanan 11/07/2016 tarihli raporda ise; dava konusu alanda yetiştirilen ürün örneklerinde yapılan analizler sonucunda, örneklerin ağır metal, pestisit ve dioksin içeriklerinin “Yemlerde İstenmeyen Maddeler Tebliği”, hükümlerine uygun bulunduğu, santral sahasından alınan toprak örneklerinin ağır metal içeriklerinin bir çoğunun konsantrasyon değerlerinin, Toprak Kirliliği Yönetmeliği sınır değerlerini aşmadığı, yönetmelik sınır değerlerini aşan metallerin kaynağının da yörenin doğal yapısı olduğu, tarafından baca gazı emisyonlarının online olarak izlendiği, aşılmadığının bildirildiği, bu durumun baca gazlarının tarımsal üretimde herhangi bir olumsuzluğa yol açmaması gerektiği biçiminde

değerlendirildiği, hava kalitesi verileri ile alınan ürün ve toprak örneklerinde yapılan analizlerin santral kaynaklı herhangi bir kirliliği doğrulamadığı, santral civarında toprakta pH değerinin yüksek olduğu, bu durumun da toprak niteliğini değiştirecek bir asitlenme bulunmadığının göstergesi olduğu, dolayısıyla santral emisyonlarının ürün kaybına yol açtığının söylenmesinin mümkün olmadığı bildirilmiştir.
Şu halde, termik santrallerden kaynaklanan bir zarar olup olmadığı hususunda, dosya kapsamında alınan raporlar ile yukarıda özetlenen raporlar arasında açık bir çelişki bulunmaktadır. Öte yandan, dosya kapsamında alınan raporlar ile tespit raporu, gerek hesaplamaya esas zarar oranları, gerekse hesaplanan tazminat miktarları yönünden kendi içlerinde birbirleri ile de çelişmektedirler.
Uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir sonuca ulaşmak için, öncelikle termik santrallerden kaynaklanan bir zarar olup olmadığı hususu tereddüde yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir.
Bu nedenle; gerek eldeki tazminat dosyası, gerekse benzer nitelikteki ürün zararı ve taşınmaz değer kaybı dosyaları ve tespit dosyalarında rapor hazırlamamış, bitki ve tarım ekonomisi bölümlerinden seçilen uzman üç akademisyen ile çevre mühendisi ve dava konusu yerlerle ilgili bilgi ve deneyimi bulunan ziraat mühendisi ile fen bilirkişisinden oluşacak altı kişilik bir bilirkişi kurulu aracılığı ile taşınmazlar üzerinde “hasattan önce” keşif yapılmalıdır.
Keşif sırasında, taşınmazlardan yeteri kadar toprak ve bitki örnekleri toplanmalı, ayrıca karşılaştırma yapılabilmesi için santrallerin etki alanı dışındaki taşınmazlardan şahit toprak ve bitki numuneleri ile santrallere komşu taşınmazlardan toprak ve bitki numuneleri alınmalı ve analiz yaptırılmalıdır. Bilirkişi heyeti tarafından, bitkilerin başak, yaprak ve kökleri yerinde incelenmeli, boyları, gövde kalınlıkları gözlemlenmeli, kökleri çekilerek kök yapılarında çürüklük olup olmadığına bakılmalı, bitki yaprak ayalarının genişliği ve parlaklığı kontrol edilmeli, bitki yüzeylerinde normalin dışında bir toz birikimi ve plaklaşmış baca gazı artığı olup olmadığı denetlenmeli ve edinilen gözlem sonuçları raporda açıklanmalıdır. Ayrıca ürünlerin yakından ve anlaşılır şekilde, yeteri kadar fotoğrafları çekilerek dosyaya alınmalıdır.
Toprak ve bitki analiz sonuçları ile yapılan gözlem sonucu tespit edilen hususlar, taşınmazların santrallere uzaklıkları ve konumları, hakim rüzgar yönüne ilişkin meteoroloji verileri, santrallerin çalışma kapasiteleri ve zamanları değerlendirilerek, toplam metal değerleri ile alınabilir metal değerleri tespit edilip, gerek yasal sınır değerler gerekse literatürde kabul edilen değerler ile kıyaslanarak, toprağın doğal yapısının bu sonuçlara etkileri açıklanarak, davaya konu taşınmazlarda santrallerden kaynaklı bir zarar doğup doğmadığı tereddüte yer vermeyecek şekilde tespit edilmelidir. Raporlar arasındaki çelişkiler nedenleri izah edilerek giderilmeli, Mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli, gerekçeli bir bilirkişi raporu hazırlanmalıdır.
Yapılacak incelemeler sonucunda santral kaynaklı bir zarar doğduğu sonucuna varılması halinde ise; zarar hesaplaması yapılırken, brüt gelirden üretim giderleri çıkartılarak net gelir belirlenmeli ve hangi yıla ilişkin ürün zararı isteniyorsa o yıla ilişkin veriler esas alınmalıdır.
Mahkemece, açıklanan yönler gözetilmeyerek, eksik inceleme ve araştırma ile yetersiz bilirkişi raporuna göre karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
./..
-4-

SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22/06/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.