YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/16631
KARAR NO : 2017/2255
KARAR TARİHİ : 26.04.2017
Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalılar … ve diğerleri aleyhine 02/10/2006 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 04/05/2016 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalılardan .. vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Davalılardan …’nun temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Davalılardan …, sorumlu yazı işleri müdürü olup, Basın Kanunu’nun 13. maddesine göre sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenle adı geçen davalı hakkında davanın husumetten reddi gerekirken kabulü doğru değildir. Kararın bu davalı yönünden bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2-Diğer davalıların temyiz itirazlarına gelince:
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı, davalılardan …vekilleri tarafından tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalıların tarihli nüshasında kendisi hakkında başlıklı ve 22/04/2006 tarihli nüshasında başlıklı haber yapıldığını, haberde kullanılan ifadelerin kişilik haklarına saldırı içerdiğini iddia ederek, uğranılan manevi zararın tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu haberlerde kullanılan ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu kabul edilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1 ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
./..
-2-
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki, basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava konusu haber bütün olarak değerlendirildiğinde; haberin görünür gerçeğe uygun olup bu durum itibariyle davacının kişilik haklarına saldırı teşkil etmediği anlaşılmaktadır. Şu durumda mahkemece istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (1 ve 2) no’lu bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 26/04/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.