Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2016/14253 E. 2019/509 K. 06.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/14253
KARAR NO : 2019/509
KARAR TARİHİ : 06.02.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 12/08/2014 gününde verilen dilekçe ile basın ve internet yayını yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne dair verilen 22/03/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın ve internet yayını yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin ise kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, … Gazetesinin haber müdürü olan davalı tarafından davacı kuruma zarar vermek amacıyla, kasıtlı olarak kamuoyundaki itibarını karalamaya, toplum nezdinde güvenilirliğini mesnetsiz, hakaret ve iftira içeren suçlamalar ile tartışmaya açmaya yönelik haberler kaleme alındığını ve sosyal paylaşım sitesi üzerinden mesajlar yayınlandığını, davalının bu eylemlerinin davacı kurumun kişilik haklarının ihlali niteliğinde olduğunu, davalının gazetede yazdığı haberlerin ve sosyal paylaşım sitesinde yayınladığı mesajların öğrencilerin tercihlerini de etkilediğini, dolayısıyla davacı kurumun öğrenci kaybına ve maddi zarara uğradığını belirterek oluşan maddi ve manevi zararın tazminini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacı tarafından sunulan belgeler ve alınan bilirkişi raporu itibarıyla davacının maddi zararının ispatlanamadığı, davalının sosyal paylaşım sitesinde yer alan beyanları ve gazete haberlerinin olumsuz, incitici ve davacının itibarını zedeleyici mahiyette olduğu gerekçesiyle davacının maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki, basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
AİHM 22 Nisan 2013 tarihli 48876/08 başvuru no’lu kararında “İfade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve bu toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşulunu oluşturduğunu, 10. maddenin 2. fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan «bilgi» ya da «düşünceler» için değil ama ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğunu, bunların, «demokratik toplumun» onlarsız olamayacağı çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereği olduğunu, 10. maddede açıklandığı gibi bu özgürlüğe yapılan sınırlamaların her halde dar yorumlanması gerektiğini ve herhangi bir sınırlama gereksiniminin ikna edici bir biçimde ortaya koyulması gerektiğini,…” ifade etmektedir. Mahkeme aynı ifadeleri 69698/01 başvuru no’lu ve 16354/06 başvuru no’lu kararlarında da tekrar etmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu haberlerin, davacı kurumun mütevelli heyetinde meydana gelen değişme sonucunda adli ve idari yargı süreçlerine de yansıyan bir takım olaylara dayandığı, bu kapsamda davalı tarafından yapılan haberlerin görünür gerçeğe uygun olduğu ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, yine davalı tarafından sosyal paylaşım sitesinde yayınlanan mesaj içeriklerinin ise eleştirel mahiyette olup ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Şu durumda, manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 06/02/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.