YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/14081
KARAR NO : 2018/7987
KARAR TARİHİ : 13.12.2018
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 24/03/2015 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem sonucunda manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 16/06/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız fiil nedeniyle uğranılan manevi zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı; 30 Mart 2014 mahalli idareler seçimlerinde belediye başkan adayı olduğunu, ilk seçimlerin YSK tarafından iptal edilmesi üzerine yenilenmesine karar verilen seçimler için kampanyasını sürdürürken davalının aynı seçimde başka bir parti adayı olan …’ın sosyal medya sayfasından “…’un müfettişliğini kendi yandaşları için nasıl kullandığını ben biliyorum” şeklinde mesaj yazdığını, davalının haksız eylemleri nedeniyle kişilik haklarının zedelendiğini belirterek uğradığı manevi zararın tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalı, siyasetçilere yönelik eleştirilerin sınırlarının diğer kişilere göre daha geniş olduğunu davacının sert ve ağır eleştirilere dahi katlanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacının, davalıya yönelik sözleri hakaret içerikli olup ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dava konusu olay nedeniyle davalının yargılandığı … 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/1240 esas ve 2015/134 karar sayılı dosyasının incelenmesinde; davalının, davacıya karşı hakaret suçundan yargılandığı, yapılan yargılama sonucunda cezalandırılmasına karar verildiği ve hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı anlaşılmaktadır. Açıklanması geri bırakılan mahkumiyet hükümleri maddi anlamda kesin hüküm niteliğinde olmadığından hukuk hakimini bağlamaz.
Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre, ifade özgürlüğü demokratik bir toplumun en önemli temellerinden birisi olup, toplumsal ilerlemenin ve her kişinin gelişiminin başlıca koşullarından birini teşkil etmektedir. AİHS’nin 10. maddesinin ikinci fıkrası saklı kalmak koşuluyla, ifade özgürlüğü yalnızca iyi karşılanan ya da zararsız veya önemsiz olduğu düşünülen değil, aynı zamanda kırıcı, hoş karşılanmayan ya da kaygı uyandıran “bilgiler” ya da “düşünceler” için de geçerlidir, çoğulculuk, hoşgörü ve açık düşünce bunu gerektirir ve bunlar olmaksızın “demokratik bir toplum” olamaz. 10. maddede
benimsenen ifade özgürlüğü bu şekilde olmakla birlikte, yine de bu dar bir yorum gerektiren istisnalar içermektedir ve bu hakkı kısıtlama ihtiyacının ikna edici bir biçimde ortaya konması gerekmektedir (Pakdemirli/Türkiye Başvuru no: 35839/97, 22 Şubat 2005).
Tüm bu açıklamalar ışığında; davalının sosyal medya sayfasında, davacıya yönelik kullandığı bildirilen “…’un müfettişliğini kendi yandaşları için nasıl kullandığını ben biliyorum” şeklindeki ifadenin esasen değer yargısı mahiyetinde ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğu, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağı kabul edilmelidir. Buna göre, manevi tazminat isteminin tümden reddi yerine kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Kararın açıklanan nedenle bozulması gerekir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 13/12/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.