Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2016/13898 E. 2018/8204 K. 20.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/13898
KARAR NO : 2018/8204
KARAR TARİHİ : 20.12.2018

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Davacılar … Beton Boru AŞ ve … vekilleri Avukat … tarafından, davalılar … ve diğerleri aleyhine 06/01/2014 gününde verilen dilekçe ile haksız ihtiyati tedbir nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 10/12/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili ve davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacılar vekilinin temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Dava, haksız ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davacı … ve İnşaat Şirketinin maddi ve her iki davacının manevi tazminat talebinin reddine, davacı …’ün maddi tazminat talebininse kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı şirket vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar vekili, küçük kardeşler olan davalıların hisselerini ağabeyleri olan davacı …’e devrettiklerini ancak …’ün sözleşmenin bazı maddelerini ifa etmediğini ileri sürerek … 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/421 esas sayılı dosyası ile müvekkilleri … Beton Boru ve İnşaat Sanayi A.Ş. ile … hakkında dava açtıklarını, bu davada ihtiyati tedbir isteminde bulunduklarını ve taleplerinin reddedildiğini ancak adı geçen mahkemece verilen yetkisizlik kararı üzerine dosyanın geldiği … Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/36 esas sayılı dosyasında yenilenen tedbir istemi hakkında bu defa o davanın davalısı olan … A.Ş. adına kayıtlı … İlçesi … Köyü … parsel ile … adına kayıtlı … İlçesi … Köyü … parsel hakkında tedbir kararı verildiğini, yargılama sonunda ise davanın reddine karar verildiğini ve kararın temyizi üzerine Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğini belirterek davalıların … Ticaret Mahkemesinin 2010/36 esas sayılı dosyasında açtıkları dava ve aldıkları haksız ihtiyati tedbir kararı nedeniyle müvekkillerinin telafisi imkansız zararları olduğunu beyanla haksız konulan tedbirler nedeniyle maddi ve manevi tazminat ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalılar vekili, ihtiyati tedbir kararı verilen davanın haklı bir dava olduğunu, davacı …’ün kendisine güvenen kardeşlerini aldatmış ve kandırmış olduğunu, bu nedenle kendi kusuru hatta kastı olan davacının müvekkillerinden tazminat talep etme hakkı bulunmadığını, davacı vekilinin haksız ihtiyati tedbir nedeniyle davacı firmanın iflas ettiğini beyan ettiğini, oysa davacı firmanın tüm ticari defter ve kayıtları ile iflasın ertelenmesi dosyası incelendiğinde bunun doğru bir beyan olmadığının anlaşıldığını, milyonlarca TL bedelli iş alan davacı firmanın iflas etmesinin temel nedeninin kötü yönetim şekli olduğunu belirterek haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalıların ihtiyati tedbir kararı aldıkları davanın reddedildiği ve kesinleştiği, dolayısıyla ihtiyati tedbirin haksız olduğu, davacılardan … adına kayıtlı olan taşınmazın satılarak şirkete sermaye olarak konulmasının teknik olarak mümkün olduğu ve bu davacı açından maddi tazminat koşullarının gerçekleştiği, davacıların manevi tazminat talebi ile davacı şirketin maddi tazminat talebinin ise yerinde olmadığı gerekçesiyle bu tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; davalılar tarafından 10/07/2008 tarihinde, … Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/36 esas sayılı dosyasında “Sözleşmenin İfası/ Tazminat” talebiyle dava açıldığı, belirtilen dosyanın davalıları, bu dosyanın davacıları aleyhine ihtiyati tedbir kararı verildiği, tedbirin kararın kesinleşmesine kadar devam ettiği, yargılama sonucunda davanın reddine dair verilen kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından 19/09/2013 tarihinde onandığı anlaşılmaktadır. Davacılar tarafındansa 17/10/2012 tarihinde iflasın ertelenmesi talebinde bulunulduğu, şirketin borca batık olduğunun saptandığı, taşınmazlarına haksız olarak ihtiyati tedbir konulması nedeniyle satılıp paraya çevrilemediği ve şirkete sermaye olarak konulamadığı, şirket iflas aşamasına geldiğinden hiçbir kamu kurumundan ihale alamadıklarını, bankadan kredi, çek ve teminat mektubu da alamadıklarını, şirketin işletme sermayesi olmadığı için malzeme temin etmekte ve işçi ücretlerini ödemekte güçlük çektiklerini belirterek kararın kesinleşmesine kadar devam eden ihtiyati tedbir nedeniyle zarara uğradıklarını iddia ettikleri anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince, davalıların ihtiyati tedbir kararı aldıkları davanın reddedildiği ve kesinleştiği, dolayısıyla ihtiyati tedbirin haksız olduğu, ihtiyati tedbir dolayısıyla uğranılan maddi zarardan sorumlu olmak için yalnız tedbirin haksız olduğunun anlaşılması yeterli olup, davacılardan … adına kayıtlı olan taşınmazın satılarak şirkete sermaye olarak konulmasının teknik olarak mümkün olduğu ve bu gayrimenkul için davacı …’ün davacı şirketin iflas erteleme başvurusunda bulunduğu 17/10/2012 tarihinden dava tarihi olan 06/01/2014 tarihine kadar elde edeceği getiri, başka deyişle haksız tedbir nedeniyle mahrum kaldığı kazanç yönünden maddi tazminat koşullarının gerçekleştiği kanaatiyle bu davacının talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Davaya konu … İlçesi … Köyü … parselde kayıtlı olan tarla vasfındaki 19.000 m2 lik taşınmazın 9.500 m2 lik kısmının davacılardan … adına kayıtlı olduğu, mahkemede görüşüne başvurulan bilirkişi tarafından bu taşınmazın … Beton Boru ve İnşaat Sanayi A.Ş.’ne sermaye olarak aktarılması halinde ortalama öz sermaye kârlılık oranı üzerinden değerlendirilebileceğine dair hesaplama yapıldığı, yerel mahkeme tarafından da hesaplanan bu tutarın ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan zarar olarak hüküm altına alındığı anlaşılmıştır.
Borçlar Kanunu’nun 41. maddesindeki anlamda zarar, bir mal varlığı ( mamelek ) zararıdır. Hukukumuzda gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil nedeniyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlusundan isteyebilir. Bir başka deyişle haksız fiil ile zarar arasında illiyet bağı yoksa bu kalem zarar istenemez.
Haksız ihtiyati tedbir nedeniyle açılan tazminat davasında, davacının zararını ispat etmesi şart olup, burada talep edilebilecek zarar, malvarlığının azalmasından ileri gelebileceği gibi mahrum kalınan kârdan (kazançtan) ya da pasifin artmasından da ileri gelebilir. Zararı belirlerken, davacının ihtiyati tedbir kararının verilmesinden sonraki malvarlığı ile ihtiyati tedbir kararının verilmemiş olması halinde ki malvarlığının durumu karşılaştırılacaktır.
Mahkemece az yukarıda açıklanan hukuksal olgular ve ihtiyati tedbire dayanak davanın reddedilmesine karar verilmekle ihtiyati tedbirin kendiliğinden ortadan kalktığı ve haksız hale dönüştüğü gözetilerek davacının haksız ihtiyati tedbirin uygulanması nedeniyle aralarında uygun illiyet bağı bulunan zararlarının araştırılıp, soruşturulması, kapsamının belirlenmesi, tarafların bu konuda gösterdikleri ve gösterecekleri delillerin toplanması, toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir hüküm verilmesi gerekir. Davacının maddi zararının ne şekilde oluştuğu hususunda hüküm kurmaya yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalılar yararına BOZULMASINA, davacıların temyiz itirazlarının (1) nolu bentte gösterilen nedenlerle reddine
ve davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 20/12/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.