Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2016/13479 E. 2019/54 K. 14.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/13479
KARAR NO : 2019/54
KARAR TARİHİ : 14.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalılar … ve diğerleri aleyhine 10/02/2015 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 05/05/2016 günlü kararın Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne ve miktar itibariyle duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davalılardan şirketin yayın sahibi olduğu … Gazetesinin 10/12/2014 tarihli nüshasında “Hem Yalancı Hem Tetikçi” manşeti ve 21. sayfada “Yalanın Sözcüsü” başlığı ile devam eden haberin görünür içeriğinin müvekkilinin imtiyaz sahibi olduğu gazetede yapılan bir haberi eleştirmek olmasına rağmen, içerik olarak müvekkilini karalayan bir haber olduğunu, müvekkilinin imtiyaz sahibi olduğu gazeteye iftira atılarak müvekkilinin de bu itham ve hakaretlere dahil edilip, haberde müvekkilinin ve babasının fotoğraflarına da yer verilmek suretiyle kullanılan ifadelerle toplumun, müvekkilinin cemaatin içinde/yanında yer aldığını düşünmesine sebep olacak şekilde kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu, basın özgürlüğünün sınırlarının davaya konu haberde aşıldığını belirterek, oluşan manevi zararın tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalılar vekili, davaya konu haberde … Gazetesinin 09/12/2014 tarihli nüshasında yayınlanan haberin eleştirildiğini ve haberin görünür gerçeğe uygun olduğunu belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, kullanılan sözlerin hakaret kastı taşımayıp değer yargısı olduğu, konunun güncel olup, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, başlığın çekici bir şekilde verilmesinin yayın tekniği içinde olağan kabul edildiği, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık anlamında davacının kişilik haklarına yönelik bir saldırının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi
olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir
yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Somut olaya gelince; davacının fotoğrafı yayınlanmak suretiyle yapılan haberin başlığı altında, fotoğrafların üzerinde ve yanında yer alan ifadeler ve yazının bütünü değerlendirildiğinde; bir gün önce davacının imtiyaz sahibi olduğu gazetede yayınlanan haberin eleştirisine yer verilmekle birlikte, davacıyı cemaat üyeliğiyle ve cemaate yardım etmekle suçlayıcı ifadelere de yer verildiği, yazının amacı dışına çıkılarak haberin veriliş şekline göre öz ile biçim arasındaki dengenin bozulduğu, eleştiri sınırlarının aşıldığı ve davacının kişilik haklarına saldırının gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Şu durumda, yayının hukuka aykırı olduğu benimsenerek davacı yararına dosya içeriğine uygun şekilde bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu hususlar gözetilmeden yanılgılı gerekçeyle istemin reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 14/01/2019 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
(M)
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.14/01/2019