Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2016/12917 E. 2018/7957 K. 13.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/12917
KARAR NO : 2018/7957
KARAR TARİHİ : 13.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … ve diğerleri vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 31/08/2010 gününde verilen dilekçe ile haksız fiil nedeniyle maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 08/04/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız fiil nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar, hissedarı oldukları … İli, … İlçesi’nde bulunan taşınmazların, … … Termik Santrali’nin çevreye yaydığı zararlı gazların ve küllerin etkisi ile değer kaybettiğini iddia ederek uğradıkları zararın ödetilmesi isteminde bulunmuşlardır.
Davalı, termik santralin işletilmesinden dolayı çevreye herhangi bir zarar verilmediğini, resmi kurumlarca hava kalitesinin sürekli ölçüldüğünü, yönetmeliklerle belirlenen sınır değerlerin aşılmadığını, küllerin toprakla örtüldüğünü, düzenli olarak nemlendirme yapıldığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece yapılan ilk yargılamada, … Üniversitesi Öğretim Üyeleri, çevre mühendisi ve ziraat mühendisinden oluşan bilirkişi heyetinden alınan raporlar doğrultusunda; termik santrallerin faaliyetlerinden dolayı, davaya konu taşınmazlarda meydana gelen kirlilik nedeniyle, değer kaybı oluştuğu kabul edilerek istemin kabulüne karar verilmiş, hüküm davalının temyizi üzerine Dairemizce bozulmuştur.
Bozma ilamında; hükme esas alınan raporun yetersiz olduğu belirtilerek beş kişilik bilirkişi kurulu aracılığı ile taşınmazlar üzerinde keşif yapılması, taşınmazlardan analiz için yeterince toprak ve bitki örnekleri alınması, yine santralin etki alanı dışındaki taşınmazlar ile santrale komşu taşınmazlardan şahit toprak ve bitki örnekleri toplanması, gözlem yapılması, taşınmazların yol ve yerleşim yerleri ile santrallere uzaklıklarının ve hakim rüzgar etkisinin belirlenmesi, tüm veriler değerlendirilerek gerekçeli bir rapor alınması gerektiği belirtilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmuş, beş kişilik bilirkişi heyeti ile birlikte mahallinde keşif yapılmış, toprak ve bitki örnekleri toplanarak analizleri yaptırılmış, hakim rüzgar etkisi ile taşınmazların yol, yerleşim yeri ve santrale olan uzaklıkları tespit edilmiş, bu bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan bilirkişi raporunun hükme esas alındığı bildirilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen; beş kişilik bilirkişi heyeti, bozma ilamı öncesi rapor hazırlayan bilirkişilerden oluşturulmuştur.
Bozma ilamı sonrasında alınan bilirkişi raporunda; termik santral çevresindeki arazilerde, santrallere yakınlık ve hakim rüzgar yönüne bağlı olarak, toprakların enzim aktivitesinde azalma, ağır metal içeriğinde ise genelde artış kaydedildiği, mesafe yakınlaştıkça elementel değerlerin konsantrasyonunda da belirgin artış olduğu, toprak ve bitki
analiz sonuçlarına göre; termik santrallerde yakıt olarak kullanılan kömürün yanması sonucu açığa çıkan curufta; Uranyum, Arsenik ve Kükürt değerlerinin çok yüksek olduğu ve rüzgara
bağlı olarak çevre arazilerdeki kirlenme açısından önemli bir risk faktörü olduğu belirtilmiştir.
Davalı tarafça dosyaya sunulan ve … Üniversitesi Öğretim Görevlileri tarafından 2008 yılında … … bölgesinden alınan toprak, bitki ve su örnekleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde hazırlanan “EÜAŞ … … ve … … Termik Santralleri İşletme Sahaları ve Çevresinin Toprak, Jeoloji, Jeokimyasal ve Çevre Kirliliği Bakımından İncelenmesi ve Tarımsal Değerleme Çalışmaları Raporu”nda; araştırma alanı topraklarında toplam Cd (Kadmiyum), Pb (Kurşun), Zn (Çinko) ve Cu (Bakır) konsantrasyonlarının Toprak Kirliliği Kontrol Yönetmeliği sınır değerlerini aşmadığı, araştırma topraklarının bir kısmında Hg (Civa), Cr (Krom) ve Ni (Nikel) element konsantrasyonlarının sınır değerleri aştığı, Hg fazlalığının bulunduğu toprakların jeolojik yapısına bakıldığında bu toprakların ofiyolitik kayaların üzerinde oluşan topraklardan kaynaklandığı, ofiyolitik kayaların genel olarak Fe, Mg, Ca, Ti, Ni, Co ve Cr elementleri açısından normal değerlerin üzerinde zenginlik arz ettiği, … … Termik santralleri merkez olarak kabul edildiği zaman Cr ve Ni dağılımlarının merkezden uzaklaştıkça düzenli bir artış veya azalış sergilememelerinin, kaynağın bölgedeki ana litolojiden (taş bilimi) kaynaklandığını açıkça gösterdiği, bu zenginleşmenin termik santrallerin bulunmadığı ancak benzer litolojiye sahip olmalarından dolayı …-…, …-… ve …-… bölgelerinden toplanan kaya ve toprak örneklerinde de tespit edildiği, kirlilik ve toksisite değerlendirmesi yapılırken topraktaki “toplam metal” değeri kadar, “alınabilir metal” değerinin de önemli bir ölçüt olduğu, … … bölgesinden toplanan toprak örneklerinin alınabilir Cd, Pb, Zn ve Cu içeriklerinin bitkiler için tehlike arz edecek miktarda olmadığı, ayrıca bölgenin kireçli, alkali yüksek KDK ve killi özelliklerde olması nedeniyle ağır metallerin toprakda absorbe olduğu, araştırma alanından toplanan su örneklerinin ise Cd, Pb, Cu, Zn, Cr, Ni ve Hg içeriklerinin “İçme Suyu Elde Edilen veya Elde Edilmesi Planlanan Yüzeysel Suların Kalitesine Dair Yönetmelik”te belirtilen sınır değerlerin oldukça altında olduğu, araştırma alanından toplanan bitki örneklerinde belirlenen ağır metaller yönünden yasal bir sınır değer olmadığı, ancak literatür çalışmalarına göre değerlendirme yapılabileceği, toplanan buğday ve ayçiçeği bitki örneklerinde analiz edilen Cd, Pb, Ni ve Cr açısından birkaç örnekte, literatür çalışmalarında belirlenen sınır değerin üzerinde değer belirlendiği, bu durumun topraktan ziyade atmosferik taşınımlar nedeniyle özellikle geniş yapraklı bitkilerin toprak üstü aksamları üzerinde çökelmiş olabileceğini düşündürdüğü, fakat bu araştırmanın örnekleme aşamasının hasat sonrasına gelmesi nedeniyle ancak anız artıklarında örnekleme yapılabildiği, bitkilerin metal içerikleri konusunda yapılması gereken daha detaylı bir değerlendirmenin, bölgede yaygın olarak bulunan bitki vejetasyonlarından pilot bitkiler seçilmek suretiyle “hasattan önce” toplanacak örneklerde dane, sebze ve meyve gibi unsurlarda metal analizi yapılması gerektiği belirtilmiştir.
Davalı tarafından emsal dosyalara ibraz edilen ve … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/425 esas sayılı dosyası üzerinden alındığı bildirilen, … Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi ve Tarım Ekonomistleri tarafından hazırlanan 11/07/2016 tarihli raporda ise; dava konusu alanda yetiştirilen ürün örneklerinde yapılan analizler sonucunda, örneklerin ağır metal, pestisit ve dioksin içeriklerinin “Yemlerde İstenmeyen Maddeler Tebliği”, “Türk Gıda Kodeksi Pestisitlerin Maksimum Kalıntı Limitleri Yönetmeliği” hükümlerine uygun bulunduğu, santral sahasından alınan toprak örneklerinin ağır metal içeriklerinin bir çoğunun konsantrasyon değerlerinin, Toprak Kirliliği Yönetmeliği sınır değerlerini aşmadığı, yönetmelik sınır değerlerini aşan metallerin kaynağının da yörenin doğal yapısı olduğu, Mülga …ş İl Çevre ve Orman Müdürlüğü tarafından baca gazı emisyonlarının online olarak izlendiği, Müdürlük tarafından Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliği Kontrol Yönetmeliği hükümlerinin aşılmadığının bildirildiği, bu durumun baca gazlarının tarımsal üretimde herhangi bir olumsuzluğa yol açmaması gerektiği biçiminde değerlendirildiği, hava kalitesi verileri ile alınan ürün ve toprak örneklerinde yapılan analizlerin santral kaynaklı herhangi bir kirliliği doğrulamadığı, santral civarında toprakta pH
değerinin yüksek olduğu, bu durumun da toprak niteliğini değiştirecek bir asitlenme bulunmadığının göstergesi olduğu, dolayısıyla santral emisyonlarının zarara yol açtığının söylenmesinin mümkün olmadığı bildirilmiştir.
Şu halde, termik santrallerden kaynaklanan bir zarar olup olmadığı hususunda, dosya kapsamında alınan raporlar ile yukarıda özetlenen raporlar arasında açık bir çelişki bulunmaktadır. Öte yandan, dosya kapsamında alınan raporlar, hesaplanan tazminat miktarları yönünden kendi içlerinde birbirleri ile de çelişmekte ve çelişkinin nedeni de açıklanmamaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir sonuca ulaşmak için, öncelikle termik santrallerden kaynaklanan bir zarar olup olmadığı hususu tereddüde yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir.
Bu nedenle; gerek eldeki tazminat dosyası, gerekse benzer nitelikteki ürün zararı ve taşınmaz değer kaybı dosyaları ve tespit dosyalarında rapor hazırlamamış, Ziraat Fakülteleri’nin toprak, bitki ve tarım ekonomisi bölümlerinden seçilen uzman üç akademisyen ile çevre mühendisi ve dava konusu yerlerle ilgili bilgi ve deneyimi bulunan ziraat mühendisinden beş kişilik bir bilirkişi kurulu oluşturulmalıdır.
Kurul tarafından; toprak ve bitki analiz sonuçları ile yapılan gözlem sonucu tespit edilen hususlar, taşınmazların yol, yerleşim yeri ve santrallere uzaklıkları ve konumları, hakim rüzgar yönüne ilişkin meteoroloji verileri, santrallerin çalışma kapasiteleri ve zamanları değerlendirilerek, toplam metal değerleri ile alınabilir metal değerleri tespit edilip, gerek yasal sınır değerler gerekse literatürde kabul edilen değerler ile kıyaslanarak, toprağın doğal yapısının bu sonuçlara etkileri açıklanarak, davaya konu taşınmazlarda santrallerden kaynaklı bir zarar doğup doğmadığı, taşınmazlarda değer kaybı meydana gelip gelmediği tereddüte yer vermeyecek şekilde açıklanmalıdır. Raporlar arasındaki çelişkiler nedenleri izah edilerek giderilmeli, Mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli, gerekçeli bir bilirkişi raporu hazırlanmalıdır.
Yapılacak incelemeler sonucunda santral kaynaklı bir zarar doğduğu sonucuna varılması halinde ise; dava tarihindeki veriler esas alınarak tazminat hesaplaması yapılmalıdır.
Mahkemece, açıklanan yönler gözetilmeyerek, yetersiz bilirkişi raporuna göre karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
Öte yandan, dava kendi adına asaleten, dava tarihi itibariyle ergin olmayan çocukları …, …, … ve … adına velayeten … tarafından açılmasına karşın karar başlığında davacı olarak yalnızca … gösterilmiştir. Ayrıca dava tarihi 31/08/2010 olmasına rağmen 30/05/2012 olarak yazılmıştır.
HMK’nun 304/1. maddesi uyarınca; hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hataların, mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebileceği ve belirtilen bu hususların maddi hata olduğu gözetildiğinde; bu yanlışlık bozma nedeni yapılmamış, yalnızca yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 13/12/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.