Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2016/11848 E. 2018/7103 K. 19.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/11848
KARAR NO : 2018/7103
KARAR TARİHİ : 19.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 09/07/2015 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarının ihlali nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne dair verilen 26/04/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili ile katılma yoluyla davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, kişilik haklarının ihlali nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı ile katılma yoluyla davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; olay tarihinde evli olan tarafların 02/07/2012 günü akşamı konuşarak anlaşmalı boşanma kararı aldıklarını, 03/07/2012 günü akşamı davalının kapı kilidini değiştirmesi nedeniyle müvekkilinin eve giremediğini, telefonla aradığı davalının müvekkilini eve almayacağını söylediğini, şahsi eşyalarını almak için çilingir bulmaya gittiği esnada davalının müvekkili tarafından tehdit ve hakaret edildiği iddiasıyla şikayetçi olduğunu, bu olaydan bir kaç saat sonra kapının önüne konulan eşyalarını alıp bir otele yerleşerek konaklama ücreti ödemek zorunda kaldığını, henüz herhangi bir boşanma, ayrılık ve aleyhe bir tedbir kararı olmamasına rağmen müvekkilinin haksız yere eve alınmamasından dolayı davalının kötü muamele suçundan ceza mahkemesince cezalandırılmasına karar verildiğini belirterek, maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili; evliliklerinin başından bu yana davacının müvekkiline yönelik aşağılayıcı davranışları nedeniyle aralarında geçimsizlik bulunduğunu, olay günü anlaşmalı boşanma konusunda tarafların anlaştığını, daha önce davacının müvekkilini ve çocuğunu müşterek ikametgâha anahtarı değiştirmek suretiyle almadığını, davacının evden ayrılmak istememesi nedeniyle daha önce yaşadığı olayları tekrar yaşamak istemeyen, kapının önüne konulmaktan ve aynı evde yaşamaya devam ederlerse kendisine ve müşterek çocuklarına zarar vereceğinden korkan müvekkilinin kapının kilidini değiştirmek zorunda kaldığını, korktuğu için ablası ve eniştesini eve çağırdığını, boşanma protokolü hazırlanırken müvekkilinin olay günü maruz kaldığı tehdit ve hakaret eylemleri nedeniyle açılan ceza davasında davacı hakkındaki şikayetinden vazgeçme şartını da kabul ettiğini, ancak davacının anlaşmalı boşanma konusunda düzenlenen protokol hükümlerini ihlal ettiğini, çekişmeli olarak devam eden boşanma davasında mahkemenin davacıyı kusurlu bulduğunu, esasen müvekkilini kapının kilidini değiştirmek zorunda bırakanın davacı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davalının boşanma davası açılmadan evvel ortak yaşamın sürdüğü eve kapı anahtarını değiştirmek suretiyle davacıyı almamasının haksız eylem niteliğinde bulunduğu gerekçesiyle, maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
TBK’nın 49. maddesine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Haksız fiile dayalı bir borcun doğabilmesi için, hukuka aykırı bir fiil bulunması, fiili işleyenin kusuru olması, sonuçta bir zarar doğması, zarar ile işlenen fiil arasında da uygun nedensellik bağı bulunması gerekir. Yine TBK’nın 58. maddesi uyarınca “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.
Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir. Acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu, tüzel kişileri ve bilinçsizleri; öte yandan acılarını içlerinde gizleyenleri tazminat isteme haklarından yoksun bırakmamak için yasalar manevi tazminat verilebilecek olguları sınırlamıştır. Bunlar, kişilik değerlerinin zedelenmesi (TMK 24), isme saldırı (TMK 26), nişan bozulması (TMK 121), evlenmenin feshi (TMK 158), bedensel zarar ve öldürme (TBK 56) ile kişilik haklarının zedelenmesidir. (TBK 58) Bunlardan TMK’nın 24. maddesi ile TBK 58 maddesi daha kapsamlıdır. TMK’nın 24. maddesinin belli yerlere yollaması nedeniyle böyle bir durumun bulunduğu yerde, onu düzenleyen kurallar (örneğin; TMK 26, 174, 287); bunların dışında TBK’nın 58. maddesi uygulanır.
TMK’nın 24. ve TBK’nun 58. maddesinde belirlenen kişisel çıkarlar, kişilik haklarıdır. Kişilik hakları ise kişisel varlıkların korunmasıyla ilgilidir. Kişisel varlıklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir.
Tarafların da kabulünde olduğu üzere, davacı ile davalı olay öncesinde boşanma konusunda sözlü olarak anlaşmışlar ve akabinde de olay günü davalı tarafından davacının eve alınmadığı iddiasıyla eldeki maddi ve manevi tazminat davası açılmıştır.
Dosya kapsamından; eldeki davaya konu olayın akabinde davalı eş tarafından … … 7. Aile Mahkemesinin 2012/479 esas sayılı dosyasında açılan boşanma davasında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında ve boşanmaya neden olan olaylarda kocanın kusurlu bulunması nedeniyle davalı eşin açtığı davanın kabulle sonuçlandığı ve lehine manevi tazminata hükmedildiği, birleşen dosyada davacı koca tarafından sadakâtsizlik sebebiyle açılan boşanma davasının ise kanıtlanamadığından reddedildiği, olayın yaşandığı gün davalının davacı hakkında uğradığı basit tehdit ve hakaret eylemleri nedeniyle kolluğa şikayette bulunması üzerine davacı hakkında … 20. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/833 esas sayılı dosyasında açılan kamu davasının, davalının şikayetten vazgeçmesi nedeniyle ayrı ayrı düşürülmesine karar verildiği görülmektedir. Hayatın olağan akışı içinde cereyan eden ve haksız fiil boyutuna varmayan bu durumun, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler uyarınca maddi ve manevi tazminatı gerektirmeyeceği açıktır.
Yerel mahkemece, açıklanan yönler gözetilerek maddi ve manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 19/11/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.