Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2016/11487 E. 2018/7910 K. 12.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/11487
KARAR NO : 2018/7910
KARAR TARİHİ : 12.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 03/01/2014 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 24/12/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, yazılı bir ileti vasıtasıyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle talep edilen manevi tazminat davasıdır. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; davalının işvereni tarafından iş akdinin fesh edildiğini, davalının İş Mahkemesinde açtığı alacak davasında yapılan duruşmada davacının tanıklık yaptığını, aynı gün davalının sosyal paylaşım sitesi olan facebook’ta kendi kullanmakta olduğu hesabından davacıya yönelik olarak davacının şeref ve haysiyetini rencide edici iletiler gönderdiğini, davacının kişilik haklarını ağır bir şekilde ihlal ettiğini, müvekkilinin … Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunduğunu, soruşturmanın devam ettiğini, hakaretin aleni olarak yapıldığını,zira yazılmış olan bu iletilerin davalının sosyal paylaşım sitesindeki tüm arkadaşları tarafından görüldüğünü, bu nedenle davacı yararına manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davaya konu sosyal paylaşım sitesindeki iletide matufiyetin söz konusu olmadığını, matufiyet unsurunun oluşabilmesi için belirli bir kişiye yöneldiği hakkında kuşku bırakmayacak şekilde yönelim olması gerektiğini, ancak müvekkilin iletisinde hiç bir yönelme belirtisinin olmadığını, ayrıca söz konusu ceza davasındaki diğer müşteki tarafından müvekkili aleyhine … 11. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın da davacıların isimlerinin sıfatlarının açık olarak kullanılmadığı, tanıklık yaptıkları dava dosyasından söz edilmediği hatta açıklamaların bir tanık anlatımıyla ilgili olduğu dahi anlaşılamadığı , paylaşımların davalının sayfasında bulunup davacılara ait sayfalara da gönderi yapılmadığı , bu haliyle anılan sözlerin davacılara hitaben yazıldığı hususunda kişilik haklarına saldırı oluşturacak biçimde bir nedensellik kurulamadığı değerlendirilerek reddine karar verildiği, bu nedenle işbu davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalının sosyal paylaşım sitesi üzerinden davacıyı itham ederek hakaret içerikli paylaşımlarda bulunduğu, bu hususun ceza mahkemesinde verilen karar ile sabit olduğu, her ne kadar hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı hukuk mahkemesini bağlayıcı nitelikte değil ise de, dinlenen tanıkların beyanları ile davacının iddiasını doğruladığı, davacının davalının şahsiyet haklarını ihlal ettiğinin anlaşıldığı, davacının bu sebeple manevi zararının meydana geldiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Matufiyet kelime anlamı olarak, “yöneliklik, yönelmiş olmaklık” olarak tarif edilmektedir. Özellikle kişilik haklarına saldırı nedeniyle tazminat istemini içeren davalarda söz konusu olan matufiyet şartı, açıkça kanunda yer almamakla birlikte, Yargıtay içtihatlarıyla hukukumuza girmiştir. Matufiyet şartı içtihatlarda adı, sanı, kimliği belli olmasa da ona yöneldiği konusunda kuşku bırakmayacak şekilde ithamlara, yönelimlere yer veren ifadeler olarak kabul edilmektedir.
Matufiyet yargısal kararlarda kullanılan ifadeler ile şeref ve haysiyetine veya özel yaşamına dolayısıyla kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu iddia eden yönünden varlığı aranan önemli bir koşul olarak tarif edilmiş, matufiyetin varlığını kabul için o konuşmada, ya kişinin adından açıkça söz edilmesi ya da konumunun, sıfatının gösterilmesi veya bunlardan söz edilmese dahi konuşma içeriğinden bu kişinin amaçlandığı, sözlerin ona yönelik olduğunun anlaşılması veya anlaşılabilir olması şartları aranmıştır.
Hukuka aykırı eylemde bulunan kişi mağdurun ismini açıkça belirtmemiş veya isnat ettiği fiili üstü kapalı bir biçimde geçiştirmişse, isnadın mahiyetinde ve mağdurun şahsına matufiyetinde tereddüt edilmeyecek derecede karineler varsa, hem isim zikredilmiş, hem de hakaret vaki olmuş sayılır (Hukuk Genel Kurulu 16/09/2015 gün ve 2014/4-85 E 2015/1774 K- 07/07/2010 gün ve 2010/4-377 E 2010/365 K).
Bu ilke ve açıklamalar kapsamında; davalı kendi facebook hesabında herhangi bir isme veya muhatabını tarif eden ibare ve görüntüye yer vermeksizin söz konusu ifadeleri kullanmış olmasına göre matufiyet unsuru gerçekleşmemiştir. Bu durumda davalının ifadelerinin davacıya matuf olmadığının kabulü gerekir.
Mahkemece, yazılı ileti yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkin davanın, matufiyet unsuru gerçekleşmediğinden tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 12/12/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.