Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2016/11237 E. 2018/8084 K. 18.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/11237
KARAR NO : 2018/8084
KARAR TARİHİ : 18.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … tarafından, davalılar … Gazete Dergi Basım AŞ ve … aleyhine 12/05/2014 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeni ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27/01/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava; basın ve yayın yolu ile kişilik haklarının ihlali nedeni ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; … gazetesinin 29/03/2014 tarihli nüshasında ”TRT’de Kara Propoganda” başlıklı yazısında, yine aynı gazetenenin 19/04/2014 tarihli nüshasında ”İlgim Yok Diyor, Köstebek Arıyor” başlıklı yazısında, 30/04/2014 tarihli nüshasının ”O Soruşturmayı Kim Engelledi” başlıklı yazısında ve 11/05/2014 tarihli nüshasının TRT’de Soruşturma Başladı” başlıklı yazısında müvekkilinin paralel yapı üyesi olduğu, kurum içinde ve dışında bu örgütün faaliyetlerini yürüttüğü belirtilerek kişilik haklarına zarar verildiğinden bahisle manevi zararın tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalılar vekili; dava konusu edilen haberlerin basın özgürlüğü kapsamında kaldığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; yapılan haberlerin görünür gerçeğe uygun olmadığı, düşünsel bağlılığın korunmadığı ve çatışan yararlar dengesinin davacı aleyhine bozulduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1 ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın; olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava konusu köşe yazısı ve haber incelendiğinde, ülke gündemini ilgilendiren olaylardan hareketle yazıldığı, bu haliyle haber ve köşe yazısının görünür gerçeğe uygun olup, söz konusu yazılardaki ifadeler davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmaz, basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 18/12/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.