Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2016/11185 E. 2018/6920 K. 13.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/11185
KARAR NO : 2018/6920
KARAR TARİHİ : 13.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 29/09/2014 gününde verilen dilekçe ile basın yayın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 12/04/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava; basın yolu ile kişilik haklarının ihlali nedeni ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; müvekkilinin …ve … Partisi …İl Başkanı olduğunu, davalının ise ”…” isimli yerel gazetenin başyazarı olduğunu, davalının anılan yerel gazetenin 08/04/2014 tarihli nüshasındaki ”…”, 11/04/2014 tarihli nüshasındaki ”…”, 02/05/2014 tarihli nüshasındaki ”… Parti Neden Kaybetti?,…ve …” ve 09/06/2014 tarihli nüshasındaki ” Sağlığımız Kime Emanet ” başlıklı yazılarında müvekkilini bağlı olduğu teşkilatına karşı ihanet etmekle suçladığını, müvekkiline yönelik ağır ifadeler ve hakaretler içeren sözcükler kullandığını belirterek kişilik haklarının saldırıya uğradığından bahisle manevi zararın tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalı; davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; dava konusu köşe yazılarında, davalının eleştiri sınırını aştığı ve davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 10. maddesi bakımından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yerleşik içtihatlarıyla oluşturulan ilkelerden biri de ifade özgürlüğüne ilişkindir. Buna göre ifade özgürlüğü, demokratik bir toplumun esaslı temellerinden birini ve toplumun ilerlemesi ve her bir bireyin gelişimi için temel koşullardan birini oluşturur. İfade özgürlüğü sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız görülen veya ilgilenmeye değmez bulunan “haber” ve “düşünceler” için değil, aynı zamanda aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Sözleşmenin 10. maddesinde belirtildiği üzere bu özgürlüğün istisnaları vardır; ancak bu istisnalar dar yorumlanmalı ve bir kısıtlama ihtiyacının bulunduğu inandırıcı bir şekilde ortaya konmalıdır. (Prof.Dr.Osman Doğru-Dr.Atilla Nalbant; İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Açıklama ve Önemli Kararlar,Cilt:2, s.365, Nilsen ve Johnsen [BD] 43).
Bir siyasetçiye yönelik eleştirilerin kabul edilebilir sınırları, özel bir şahsa yönelik eleştirinin sınırlarına göre daha geniştir. Bir siyasetçi özel şahıstan farklı olarak, her sözünü ve eylemini bilerek ve kaçınılmaz bir biçimde, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açar; bu nedenle daha geniş bir hoşgörü göstermek zorundadır. (Lingens Avusturya davası) İfade özgürlüğü ayrıca herkesin, demokratik bir toplumun özünde yer alan görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahip olması anlamına gelmektedir.
AİHM, ifade özgürlüğü ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin çatışması halinde şöhret ve itibarı söz konusu olan kişi bir siyasetçi ise ilke olarak ifade özgürlüğü lehine bir değerlendirme yapmaktadır. AİHM, Lingens/Avusturya (B. No: 9815/82, 8/7/1986, 42) kararında politikacıların kendilerine yöneltilen ağır eleştirilere tahammül etmek durumunda olduğunu vurgulamıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; olay tarihinde davacının Adalet ve Kalkınma Partisinin İl Başkanı olduğu ve siyasi kişiliğinin olduğu anlaşılmakla; davalının, … Gazetesinin 08/04/2014 tarihli nüshasındaki ”…” , 11/04/2014 tarihli nüshasındaki ”… İl Başkanı”, 02/05/2014 tarihli nüshasındaki ”… Parti Neden Kaybetti?, … parti ve …” ve 09/06/2014 tarihli nüshasındaki ” Sağlığımız Kime Emanet ” başlıklı yazılarında kullandığı söz ve ifadeler, eleştiri sınırları içerisinde kalması nedeni ile davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacak mahiyette değildir. Mahkemece belirtilen bu hususlar dikkate alınmaksızın, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, verilen kararın bu nedenle bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 13/11/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.