Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2016/10171 E. 2018/6582 K. 25.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10171
KARAR NO : 2018/6582
KARAR TARİHİ : 25.10.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Asıl ve birleşen davalarda davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı T Medya Yatırım San. ve Tic. AŞ aleyhine 17/10/2014 gününde verilen dilekçeler ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl davanın reddine birleşen … 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/517 esas sayılı dosyasında davanın kısmen kabulüne, birleşen … 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/518 esas sayılı dosyasında davanın reddine dair verilen 20/10/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi taraflar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre asıl ve birleşen davalarda davacının tüm temyiz itirazları reddedilmelidir.
2) Davalının temyiz itirazlarına gelince;
Asıl ve birleşen davalar, basın yolu ile kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece asıl davanın ve birleşen … 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/518 esas sayılı dosyasında davanın reddine, birleşen … 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/517 esas sayılı dosyasında davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Asıl ve birleşen davalarda davacı vekili; davalının imtiyaz sahibi olduğu Akşam Gazetesi’nin 09/08/2014 tarihli nüshasında yayınlanan “…’un katili Savcı Öz”, “Gizli Tanık Olursan Hastaneye Yatar” başlıklı haberlerde, 30/12/2013 tarihli nüshasında yayınlanan “Derin Operasyonun Özel Teşkilatı”, “Derin Operasyona Özel Savcılar” başlıklı haberlerde, 22/04/2014 tarihli nüshasında yayınlanan “Adliyeyi Ablukaya Almış”, “Tüm Adliyeyi Gözetlemiş” başlıklı haberlerde müvekkili hakkında asılsız iddialara yer verildiğini ve müvekkilinin kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek uğranılan manevi zararın tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, asıl ve birleşen davaların reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, kişilik haklarına saldırı oluşmadığı gerekçesiyle asıl davanın ve birleşen … 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/518 esas sayılı dosyasında davanın reddine; ortada somut delil olmaksızın davacı ile ilgili haber yapıldığı, kişilik haklarına saldırı oluştuğu gerekçesiyle birleşen … 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/517 esas sayılı dosyasında davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3.maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda,basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davalının sorumlu tutulduğu 22/04/2014 tarihli haber bir bütün olarak değerlendirildiğinde; o dönemde adliyedeki uygulamaların kaleme alındığı ve eleştirildiği, yayının güncel olduğu, kamu yararını amaçladığı ve kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik olduğu, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğindeki ifadelere yer verilmediği anlaşılmaktadır. Bu itibarla birleşen … 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/517 esas sayılı dosyasında da davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) sayılı bentte açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, davacının tüm temyiz itirazlarıın ilk bentte gösterilen nedenlerle reddine ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 25/10/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.