Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2016/10076 E. 2018/6501 K. 24.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10076
KARAR NO : 2018/6501
KARAR TARİHİ : 24.10.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … ve … aleyhine 19/09/2014 gününde verilen dilekçe ile haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 31/03/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; karar, davacı ve davalılar vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı; davalılar ile arkadaş olduğunu, davalı …’in kendisinden borç para istediğini, davalının çeşitli bahanelerle kendisini oyalayarak parayı geri ödemediğini, davalı …’in de durumdan haberdar olduğunu ve kendisine hakaret ve küfür ettiğini, davalıların kendisi hakkında şikayette bulunduğunu, … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2013/55611 soruşturma sayılı dosyası ile hakaret ve tehdit suçlarından soruşturma başlatıldığını, takipsizlik kararı verildiğini, davalıların arkadaş ortamında ve sendikada da ithamlarına devam ettiğini böylece kişilik haklarının ihlal edildiğini belirterek, haksız şikayet sebebiyle uğranılan manevi zararının tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalılar ise, davacının kendilerine zarar vermek, aile birliklerini bozmak amacıyla hareket ettiğini, bu durum karşısında Anayasal şikayet haklarını kullandıklarını belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece; davalıların beyan ve iddialarının davacının manevi zararına yol açtığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasa’nın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nın 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Somut olayda, davalı …’in … Cumhuriyet Başsavcılığı’na hitaben yazılan 22/12/2013 tarihli şikayet dilekçesinde, diğer davalı …’in ise müşteki sıfatıyla 08/01/2014 tarihli ifade tutanağında davacı ile arkadaş oldukları ancak bu arkadaşlıklarını sonlandırdıkları, borç para almadıkları halde davacının sürekli kendilerinden alacaklı olduğunu söylediği, iş yerinde tanımadıkları insanlar aracılığıyla tehdit ettirdiği iddialarına yer vererek, yaşanan sürece ilişkin olayları, düşünce ve korkularını anlattıkları ve davacı hakkında şikayetçi oldukları anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davalıların şikayetinin olağan kuşku üzerine yapıldığının ve hak arama özgürlüğü kapsamında kaldığının kabul edilerek istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre, davacının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/10/2018 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

(M)

KARŞI OY YAZISI

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre manevi tazminatın miktarına ilişkin husus ayrık olmak üzere, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerektiğini düşündüğümden değerli çoğunluğun kararına katılmıyorum. 24/10/2018