Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2016/10042 E. 2018/7166 K. 20.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10042
KARAR NO : 2018/7166
KARAR TARİHİ : 20.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … AŞ vekili Avukat … tarafından, davalılar … ve … aleyhine 11/10/2013 gününde verilen dilekçe ile basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın esastan reddine dair verilen 03/03/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1) Davacının davalılardan …’e yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
a) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
b) Davacının davalılardan …’e yönelik diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, basın ve yayın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat ve yayın istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davanın esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; davalılardan …’in imtiyaz sahibi olduğu … … Gazetesinin 16-17-18-19-20-23-30/09/2013 tarihli nüshalarında, diğer davalı tarafından kaleme alınan “… ” “Bi arayalım adam bi defa paniklesin ib.e” “Örgütten talimatla haber yapmışlar” “Yarın Manşet a..k..m ana manşet hemde ya biat edecekler ya adam olacaklar hiç çaresi yok” “… yazarı … ’ndan … ’a ağır küfür” “Lan bugün gastenin manşetini size ayırdık adam bi aramazmı” “Çetenin kalemleri Türkiye gündeminde” başlıklı haberler ve aynı tarihli internet sitesinde yer alan yayınlarda, gerçek dışı söz ve ifadeler ile gazete logoları kullanılarak, müvekkili olan şirketin sahibi olduğu … gazetesinin hedef alındığını ve gazetenin marka değerinin düşürüldüğünü, kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek, her yayın için ayrı manevi tazminat ve kararın yayınlanması isteminde bulunmuştur.
Davalılardan …; davaya konu edilen yayınların güncel ve görünen gerçeğe uygun olup, eleştiri sınırları içinde kaldığını belirterek, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur. Diğer davalıya usulüne uygun tebligat yapılmış, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece; davaya konu haberlerin görünür gerçeğe uygun olduğu ve eleştiri sınırları içerisinde kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın; olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki, basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın temel hak ve özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır.
Düşünce ve kanaat özgürlüğü sınırının aşılması ve kişilik hakkına saldırı seviyesine ulaşması hâlinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58. ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddeleri gereğince manevi tazminat istenebilecektir.
Öte yandan belirtmek gerekir ki, siyasi ve sanatsal ifadeler kadar ileri derecede olması da ticari ifade, amblem, logo (simge) ve bir markanın ayırt edici işaretlerinin ifade özgürlüğü kapsamında korunması gerektiği kabul edilmelidir. Ticari ifadelerin özellikli amacı bireylerin ve ticari kurumların ekonomik menfaatlerini geliştirmektir. Bu anlamda, dava konusu yayınlarda, davacı şirkete ait gazetenin adının, simge özelliği bulunan, özel olarak hazırlanmış şeklinin kullanılması ifade özgürlüğü kapsamında incelenmelidir.
Somut olayda; davacı şirketin sahibi olduğu Sabah Gazetesi hakkında 16/09/2013 tarihli “Çetenin Kalemleri” 17/09/2013 tarihli “Bi arayalım adam bi defa paniklesin ib.e” 18/09/2013 tarihli “Yarın Manşet a..k..m ana manşet hemde ya biat edecekler ya adam olacaklar hiç çaresi yok” başlıklı arka arkaya yapılan haberlerde; bünyesinde görev yapan dava dışı gazeteciler hakkında suç işlemek için örgüt kurmak ve yönetmek, suç örgütüne üye olmak iddialarıyla kamu davası açılmasından bahisle, davacı gazetenin logolarına yer verilerek, gazete ile yasa dışı suç örgütü arasında ilişki kurulduğuna dair bu anlamda örgütten talimatla habercilik yapıldığına ilişkin ifadelerin kullanıldığı, yayınlarda isnat edilen hususlara ilişkin dosya kapsamında herhangi bir delil ya da emare bulunmadığı ve iddianın maddi olgulara dayanmadığı, gazete çalışanı olan dava dışı kişilerin yapmış oldukları iddia edilen eylemlerin davacı gazeteye atfedildiği anlaşılmaktadır. Dava konusu yayınlarda kullanılan söz ve ifadeler davacı şirkete ait gazetenin simgesel nitelikteki logosu ile kullanılması bir bütün halinde değerlendirildiğinde, ifade ve basın özgürlüğü kapsamında korunması gereken kişisel değer yargısı niteliğinde olmayıp, eleştiri sınırlarını aşan, davacı şirketin sahibi olduğu gazetenin ticari itibarını zedeler nitelikte olup kişilik haklarına saldırı mahiyetindedir.
Şu durumda; kişilik hakları saldırıya uğrayan anılan davacı yararına belirtilen 16-17-18/09/2013 tarihli yayınlar nedeniyle uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, davanın tümden reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamış ve hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
2) Davacının, davalılardan …’e yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
03/10/2016 tarih ve 675 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirlerin Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin “Dava ve takip usulü” başlıklı 16/1. maddesinde “20/07/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/08/2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile… Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15/08/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 5. maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle ret kararı verilir.” hükmü yer almaktadır.
Davalı …’in … Haber Gazetesi’nin imtiyaz sahibi olduğu, bu gazetenin anılan Kanun Hükmünde Kararnamelere ekli listede belirtilen şirketler arasında yer alıp kapatıldığı anlaşıldığından, mahkemece anılan yasal düzenleme gereği karar verilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (1-b) sayılı bentte açıklanan nedenlerle davalılardan … yönünden davacı yararına, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılardan … yönünden BOZULMASINA; davacının davalılardan …’e yönelik diğer temyiz itirazlarının (1-a) sayılı bentte açıklanan nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 20/11/2018 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün (1-b) nolu bent yönünden onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.20/11/2018