Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2015/9719 E. 2018/8517 K. 27.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/9719
KARAR NO : 2018/8517
KARAR TARİHİ : 27.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar … ve … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 05/08/2010 gününde verilen dilekçe ile haksız fiilden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; … açısından manevi tazminat talebinin kısmen kabulü, davacı … açısından manevi tazminat talebinin reddi, maddi tazminat talebinin ise husumetten reddine dair verilen 19/03/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili ve davalı vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacıların maddi tazminat istemleri ve davacılardan …’nın manevi tazminat istemine ilişkin temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalının manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Dava, kişilik haklarına saldırı nedeni ile uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davacıların maddi tazminat talebinin aktif husumet nedeniyle reddine, davacı …’nın manevi tazminat talebinin reddine, davacı …’nın manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; müvekkillerinin uzun yıllardır evlilik birlikteliği yanında iş hayatında da birlikte çalışan dürüst ve itibarlı bir yaşantıya sahip kişiler olduğunu, davalının çalıştığı bankada davacıların şirketlerinin hesabı olduğu için davalı ile tanıştıklarını, sonradan da estetik operasyonlar için davacılara müracaat etmesi sonucu hasta-doktor ilişkisine girdiklerini, bir süre sonra davalının davacılardan … ile yakınlaşmaya başladığını, durumdan şirket adına kaygılanan davacı …’nın davalı hakkında görev yaptığı bankanın Teftiş Kuruluna şikayet dilekçesi verdiğini işten çıkarılan davalının da önce Tabip Odasına ardından da Vergi Dairesine şikayette bulunduğunu, davalının haksız şikayeti sebebiyle verilen işyeri kapatma cezası ve meslekten men kararlarıyla işyerlerinin zarara uğradığını beyanla ayrı ayrı maddi ve davalı ile davacı …’nın yaşadığı ilişki nedeniyle de kişilik hakları ihlal edildiği iddiasıyla davacıların manevi zararlarının ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; ayrı bir tüzel kişilik olan … Sağlık Hiz. Ltd. Şti. adına açılan bir dava bulunmadığından, davacıların şirket yetkilisi sıfatı ile dava açmamaları göz önüne alınarak şirket adına talepte bulunamayacaklarından maddi tazminat talepleri yönünden davanın aktif husumet nedeni ile reddine, davalının evli olduğunu bildiği halde davacı …nın eşi ile duygusal ilişkiye girerek kişilik haklarına saldırıda bulunduğu gerekçesi ile davacılardan …’nın manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ve davalı ile duygusal ilişkiye girerek içinde bulunduğu duruma kendisinin neden olduğu anlaşıldığından davacı …’nın manevi tazminat davasının reddine karar verilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık, evlilik birliği devam ederken, eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiden diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunup bulunmayacağı hususundadır.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06/07/2018 tarihli ve 2017/5 E. – 2018/7 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; TMK 185/3 maddesinde düzenlenen sadakat yükümlüğü, evlilik sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, ihlal edilmesi durumunda yalnızca sözleşmenin taraflarının yani eşlerin birbirlerine karşı ileri sürebilecekleri nisbi hak niteliğindedir. Yani mutlak bir hak mahiyetinde olmadığı için, herkese karşı ileri sürülemez.
Davacı, kişilik hakkı ihlallerini düzenleyen genel hükümlere yani TMK’nun 24-25 ve TBK’nun haksız fiil sorumluluğuna ilişkin temel düzenlemesi olan 49/1 (BK. 41/1) ve kişilik değerlerinin zedelenmesine ilişkin TBK 58. (BK 49.) maddelerine de dayanamaz. sözkonusu yasa maddeleri gereğince haksız fiil sorumluluğundan söz edilebilmesi için, diğer şartların yanında ayrıca zarara sebep olan fiilin hukuka aykırı olması yani emredici bir hukuk normuna aykırı olması gerekir. Somut olayda, eş olmayan davalı yönünden fiilin hukuka aykırılık şartı gerçekleşmemiştir.
Müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin de uygulanması mümkün değildir. Zira, TBK’nun 61. (BK 50.) maddesinde birden fazla kişinin ortak kusurlu davranışları nedeniyle bir zarara yol açmaları durumunda müteselsil sorumluluğun sözkonusu olacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda sorumluluğa gidilebilmesi için, aldatan eş ile birlikte olan davalının fiilinin de hukuka aykırı olması gerekir. Davalının dava dışı eş ile birlikteliği şeklindeki davranışı, aldatılan eş yönünden haksız fiil olarak nitelendirilemeyeceğinden, müteselsil sorumluluk esasına göre de sorumluluğuna gidilemez.
Aldatılan eş yansıma yoluyla zarara uğradığını da iddia edemez. Zira, üçüncü kişinin aldatan eşe karşı herhangi bir hukuka aykırı eylemi ve verdiği herhangi bir zarar bulunmadığından, yansıma yoluyla istenebilecek zarar da sözkonusu olamaz.
TBK’nun 49/2 (BK.41/2) maddeleri gereği, fiilin emredici bir norma değil de sadece ahlaka aykırı olması durumunda, sorumluluğa gidilebilmesi için, failin zarar görene zarar verme kastıyla yani somut olayda, davalının davacı aldatılan eşe bilerek ve isteyerek zarar vermeyi amaçlamış olması gerekir. Sadece birlikte olduğu eşin evli olduğunu bilmesi bu tür sorumluluk için yeterli değildir.
Şu durumda; açıklanan yasal düzenlemeler ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun yukarıda anılan kararı uyarınca yerel mahkemece, evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalıya karşı açılan davanın tümden reddedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenle davalı yararına BOZULMASINA, davacıların maddi tazminat istemleri ve davacılardan …’nın manevi tazminat istemlerine ilişkin temyiz itirazlarının (1) sayılı bentte gösterilen nedenlerle reddine, davacılardan …’nın manevi tazminat istemine ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 27/12/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.