Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2015/9205 E. 2015/10251 K. 29.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/9205
KARAR NO : 2015/10251
KARAR TARİHİ : 29.09.2015

MAHKEMESİ : Tavşanlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 09/02/2015
NUMARASI : 2014/5-2015/72

Davacı A.. K.. vekili Avukat Kazım tarafından, davalı İ.. K.. aleyhine 09/07/2012 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 09/02/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız fiil nedeniyle açılan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, müvekkilinin oğlunun davalı tarafından öldürüldüğünü, bu nedenle davacının hayattan artık zevk alamadığını, elem ve ızdırap duyduğunu belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabülüne dair 12/11/2012 tarihinde verilen karar, dairemizin 20/11/2013 gün 2013/469 esas 2013/18144 karar sayılı ilamı ile, davalı hakkında açılan ceza davasının sonucunun beklenmesi gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak ceza davasının kesinleşmesi beklenmiş ve ceza davasında davalı hakkında meşru müdafaa sınırını korku ve panik halinde aştığı takdir edilerek ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise de, meşru müdafaa hali haksız fiili hukuka uygun hale getiren hallerden biri olsa da meşru müdafaa sınırının korku ve panik halinde aşılması hukuka uygunluk sebebi olmadığından davacı yararına makul miktarda tazminata hükmedilmelidir denilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı hakkında Tavşanlı Ağır Ceza Mahkemesinde açılan kamu davasında 02/05/2012 tarih ve 2011/36 Esas -2012/35 karar sayılı ilamla haksız tahrik altında kasten adam öldürme suçundan davalının mahkumiyetine dair verilen karar Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından “sanığın, kendisine yönelmiş haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre, saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile hareket ettiği, ancak mazur görülebilecek bir heyecan, korku ve telaşla meşru savunmada sınırı aştığı anlaşıldığı halde, TCK’nın 27/2 ve CMK’nın 223/3-c maddeleri gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi yerine, TCK’nın 81, 29, 62.maddeleri uyarınca hüküm kurulması” gerekçesi ile bozulmuş, Tavşanlı Ağır Ceza Mahkemesince bozmaya uyularak davalı sanık hakkında meşru müdafaa sınırını korku ve panik halinde aştığı takdir edilerek ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
5237 sayılı Yasanın sınırın aşılmasını düzenleyen 27. maddesinin 1. fıkrasında; “Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılabiliyorsa, taksirli suç için kanunda yer alan cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.” 2. fıkrasında; “ “Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez” denilmektedir. 5237 sayılı TCK’ da, başlıca dört hukuka uygunluk nedeninden bahsedilmektedir. Bunlar; meşru savunma, hakkın kullanılması, kanunun emrini ifa ve ilgilinin rızasıdır. Hukuka uygunluk nedeninin bulunması, eylemin suç olmasını engelleyeceğinden, bu durumda fail hakkında beraat kararı verilmesi gerekecektir. Buna karşılık, “sınırın aşılması” bir hukuka uygunluk nedeni değil, 27. maddenin 1. fıkrasındaki durum itibarıyla kusurluluğu azaltan, 27. maddenin 2. fıkrasındaki durum itibarıyla da kusurluluğu ortadan kaldıran nedenlerden bir tanesidir. Başka bir deyişle, hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde “beraat hükmü” değil, Yasanın 27/1. maddesine göre indirimli ceza veya Yasa’nın 27/2. maddesine göre ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmelidir. Bu husus, 5271 sayılı Yasa’nın 223/3-c maddesinden de açıkça anlaşılmaktadır.
Somut olaya gelince; ceza dosyası içeriğinden, maktul Muhsin’in, olay tarihinden 7 yıl önce davalının kızı Hediye ile evlenmek istediği, ancak Hediye’nin ailesinin kabul etmediği, olay tarihinde maktulün, askere gidecekler için düzenlenen eğlenceye katıldığı, burada alkol aldığı, eğlence yerine davalının kızı Hediye ile davalının eşi Solmaz’ın da geldiği, ancak burada maktul ile herhangi bir görüşmelerinin olmadığı; arkadaşının, Hediye’nin evine gideceğini söyleyen maktule, Hediye’nin 4 çocuklu evli bir kadın olduğunu ve evine gitmesinin uygun olmayacağını söylemesine rağmen maktulün gitmekte ısrar ettiği, gece saat: 03.30 sıralarında Kütahya ili Domaniç ilçesi Çukurca beldesi Ilıcaksu Mahallesinde yoğun olmayan yerleşim alanında en son ev olan ve en yakın eve 80 metre uzaklıkta bulunan, davalının, eşi, oğlu, kızı Hediye ve torunlarıyla birlikte kaldığı evin önüne geldiği, evin penceresinin camını tıklattığı, bunu duyan davalının eşinin, uyuyan davalıyı kaldırdığı, sesler duyduğunu söylediği, bunun üzerine davalının, evde bulunan yarı otomatik av tüfeğini dolu vaziyette alarak namluya fişek sürüp evin etrafında hırsız olduğunu düşünerek dışarıya çıktığı, etrafa baktığı, ancak kimseyi göremediği, eve girmek üzere olduğu sırada pencerenin camına vurulduğunu duyunca geriye döndüğü, maktulü farkettiği, aralarında 3-4 metre mesafe olduğu, “dur kıpırdama, seni jandarmaya teslim edeceğim” demesi üzerine maktulün, davalının üzerine atladığı, davalı ile boğuşmaya başladığı, davalının elindeki av tüfeğini almaya çalıştığı sırada davalının, yakın atış uzaklığından av tüfeği ile bir kez ateş ettiği, batın bölgesinden isabet alan maktulün yere düştüğü, uyarısına rağmen kendisini tanıtmayan ve saldırıp elindeki tüfeği almaya çalışanın hırsız olmayıp maktul olduğunu anlayan davalının, evde bulunan oğluna ambulansı ve jandarmayı aramasını söylediği, maktulün ölümünün av tüfeği saçma taneleri ile yaralanma sonucu meydana geldiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda; davalının, maruz kaldığı saldırı karşısında içine düştüğü korku, telaş ve şaşkınlık dolayısıyla davranışlarını yönlendirme yeteneğinin ortadan kalkması söz konusu olduğundan, meşru müdafaada sınırının aşılmasından dolayı kusurlu sayılamayacağı kabul edilmelidir. Dolayısıyla davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davalının sorumluluğuna karar verilmiş olması doğru görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 29/09/2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dosyadaki bilgilere, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre şu aşamada hükmedilen manevi tazminat miktarını tartışma imkanı bulunmadığından mahkeme kararının onanması gerektiği görüşündeyim. 29/09/2015