Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2015/8407 E. 2015/9661 K. 10.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/8407
KARAR NO : 2015/9661
KARAR TARİHİ : 10.09.2015

MAHKEMESİ : Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 13/05/2014
NUMARASI : 2013/63-2014/256

Davacı A.. E.. vekili Avukat Rabiya tarafından, davalı K. İ. Gazetecilik ve Yay. A.Ş. aleyhine 06/10/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 13/05/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istem kısmen kabul edilmiş; karar taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının sahibi olduğu B. Gazetesinin 08/10/2009 günlü sayısında “K. A. M. K.” başlığı ile verilen haberin kişilik haklarına saldırı içermesi nedeniyle uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı, dava konusu edilen haberin basın özgürlüğü sınırları içinde kaldığı ve hukuka aykırılık içermediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, haber içeriğinde geçen bir takım kelimelerin basın özgürlüğü kapsamında sayılamayacağı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen karar Dairemizin 16/04/2012 gün ve 2012/1798-2012/6531 Esas-Karar sayılı ilamı ile “…istemin tümden reddi gerektiği…” gerekçesi ile bozulmuş, davacının karar düzeltme isteği üzerine yine Dairemizin 20/12/2012 gün ve 2012/15516-2012/19688 Esas-Karar sayılı ilamı ile haberi yazan gerçek kişiler hakkında açılan ceza davasının kesinleşmesi beklenerek sonucuna göre tüm deliller birlikte değerlendirip bir karar verilmek üzere bozma gerekçesi değiştirilerek karar yeniden bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda gerçek kişiler hakkında İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada 6352 sayılı yasa uyarınca kovuşturmanın ertelenmesine karar verildiği, bu durumda maddi vakanın mahkemece değerlendirileceği, dava konusu haberin içeriği konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamakla birlikte haberin veriliş biçimi itibariyle kullanılan kelimelerin davacının kişilik haklarını hedef aldığı ve yıpratılmasının amaçlandığı kanaatiyle davanın kısmen kabulüne 4.000 TL manevi tazminat ödetilmesine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden, eski Başmüfettiş İsmail Turgut’un, 2003 yılında Yaz Kararnamesi ile kendi istemi olmaksızın Adalet Bakanı’ nın teklifi üzerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca Adalet Başmüfettişliği görevinden Ankara Cumhuriyet Savcılığı görevine naklen atandığı, bunun üzerine emekliliğini istediği ve başvurusunun 02/01/2004 tarihinde onaylanarak emekliye ayrıldığı, bu arada, Bakanlık teklifinin iptali için idari yargıda dava açtığı, yapılan yargılama sonucunda dava konusu teklif işleminin iptali ile Bakanlık aleyhine manevi tazminata hükmedildiği, kararın Danıştay aşamasından geçerek kesinleştiği, bunun üzerine Adalet Bakanlığı’na başvurarak, eski görevine iade edilmesini talep ettiği, ancak Bakanlığın başvuruyu HSYK’ya havale ettiği ve HSYK’ca 12/07/2007 tarihinde “talep kurula yönelik olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde karar verildiği, davacının 07/07/2008 tarihinde HSYK’ya yeniden başvuru yaptığı ve 24/02/2009′ da mesleğe geri dönmesine 3’e karşı 4 oyla karar verildiği, davacının da eski Başmüfettiş İsmail Turgut’un Adalet Başmüfettişliğine başlatılması ve tüm mali haklarının faizi ile birlikte ödenmesi gerektiğine ilişkin ek gerekçe yazdığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla haber içeriğinin görünür gerçeğe uygun olduğu, kamu yararı ve toplumsal ilgi unsurlarının bulunduğu, haberin verilişinde düşünsel bağlılığında korunduğu anlaşılmaktadır. Gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini artırmak için çarpıcı başlıkların kullanıldığı görülmüş ise de dava konusu haberin bütün olarak eleştiri sınırları içinde olup çatışan yararlar dengesinin davacı aleyhine bozulmadığı ve davalı yönünden de hukuka uygunluk nedenlerinin bulunduğu benimsenmelidir.
Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının tüm, davalının öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 10/09/2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyoruz.10/09/2015