Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2015/8209 E. 2015/10721 K. 05.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/8209
KARAR NO : 2015/10721
KARAR TARİHİ : 05.10.2015

MAHKEMESİ : Giresun 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/03/2015
NUMARASI : 2012/281-2015/235

Davacı M.. Ö.. tarafından, davalı B.. S.. aleyhine 03/06/2009 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 17/03/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Davacı, davalının kendisini haksız olarak şikayet ettiğinden bahisle manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının vekili olduğunu, davalı tarafından savcılığa ve baroya verilen dilekçeler ile kendisi hakkında haksız ithamlarda bulunulduğunu, mesleki çevresince ve toplum içerisinde müvekkilini yanıltan vekil olarak algılandığını, bu durumun kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu iddia ederek, uğranılan zararın tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalı, şikayet hakkını kullandığını beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Yerel mahkemece, davalının davacı hakkında iddiada bulunurken soyut ifadeler kullandığı, bu iddialarını destekler nitelikte kanıtlara dayanmadığı gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Davaya konu olayda; davalının iddiaları nedeniyle yapılan tahkikat sonucu; Cumhuriyet Savcılığı’nın 2008/2957 soruşturma sayılı dosyasında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. İcra dosyalarını takip etmediği ve bilgi vermediğine ilişkin ikinci iddiası konusunda ise 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 58. maddesi uyarınca Bakanlıkça soruşturma izni verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Borçludan alınan 1.000 euronun ödenmediğine ilişkin üçüncü iddiası konusunda soruşturma izni verilmiş ancak sonuçta davacının görevini kötüye kullandığına dair soyut iddiadan başka delil bulunmadığından kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Davacı davalının avukatı olup bir alacağın tahsili için borçlu Muzaffer hakkında icra takibi yapılmıştır. İcra takibi sırasında borçludan belge karşılığı alınan 3.000 euro parayı davacı avukat davalı müvekkiline ödemiştir. Davalı, borçlu Muzaffer ile muhasebecisi Şükrü davacı avukata 4.000 euro ödendiğini söylediklerini iddia etmiştir. Davalı hakkında iftira suçundan açılan ceza davasında tanık olarak dinlenen Muzaffer 29/01/2007 tarihli ve Şükrü 11/01/2008 tarihli savcılıkta alınan ifadelerinde davacı avukata 4.000 euro veya mark ödediklerini ifade etmişlerdir. Daha sonra yargılama sırasında olayın üzerinden uzun süre geçtiğini, 3.000 euro veya mark verdiklerini daha doğrusu ne miktar olduğunu bilmediklerini beyan etmişlerdir. Şu durumda; borçlu Muzaffer ile tanık olarak dinlenen Şükrü beyanlarına göre davalının şikayet hakkını kullandığı anlaşılmaktadır. Olayın gelişimi ve yukarıda açıklanan ilkeler birlikte değerlendiğinde şikayet için yeterli emare bulunduğunun kabulü gerekir. Davalı ceza mahkemesinde davacıya karşı iftira suçunu işlediği gerekçesiyle cezalandırılmış ise de “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” karar verildiğinden, bu ceza kararı hukuk hakimi yönünden bağlayıcı değildir. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 05/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.