YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/5426
KARAR NO : 2015/7179
KARAR TARİHİ : 02.06.2015
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 25/05/2007 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 17/11/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, istem kısmen kabul edilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı tarafından yapılan tahrifat ve sahtecilik suçlaması nedeniyle hakkında ağır ceza mahkemesinde dava açıldığını ve sonuçta beraat ettiğini, yine davalının şikayeti nedeniyle soruşturma geçirdiğini ve hakkında disiplin cezası verildiğini, şikayetlerin kötüniyetle, kin ve nefret duygusuyla zarar vermek amacıyla yapıldığını bu şekilde kişilik haklarının zarar gördüğünü belirterek manevi tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının yeterli kesin ve inandırıcı delil olmadan davacıyı şikayet etmesinin anayasal şikayet hakkı kapsamını aştığı gerekçesiyle bir miktar manevi tazminata karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmış, 25. Maddesinde kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı belirtilmiş, olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 s.lı BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Somut olayda; davacı ve davalının aynı hastanın tedavisinin aşamalarında görev aldıkları, hastanın tedavisindeki eksiklik nedeniyle başlatılan idari soruşturma kapsamında savunma hazırlamak amaçlı hasta dosyasını inceledikleri tartışmasızdır. Davalı, dava dışı hastanın dosyasında davacı tarafından sahtecilik ve tahrifat yapıldığı yolunda şikayet etmiş ve bu şikayet ciddi bulunarak davacı hakkında Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılmış ancak davacı-sanığın suçu işlediği sabit olmadığından beraatine karar verilmiştir. Davalı hakkında davacının iftira suçundan yaptığı şikayet sonucunda da yasal şikayet hakkı kullanıldığı gerekçesiyle kamu adına takibat yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Ceza mahkemesi dosyası içeriğinden şikayet için yeterli emare olması nedeniyle davalının yasal şikayet hakkını kullandığı anlaşıldığından, mahkemece manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, şikayet hakkını hukuka uygun kullanmadığı gerekçesiyle, davalının bir miktar manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 02/06/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.