Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2015/4017 E. 2015/4876 K. 16.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/4017
KARAR NO : 2015/4876
KARAR TARİHİ : 16.04.2015

Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … ve diğerleri vekili Avukat … tarafından, davalılar … ve diğerleri aleyhine 15/06/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 10/12/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1- Davalılar … ve …’ne yönelik temyiz itirazları yönünden;
Dava, hatalı tedavi nedeniyle uğranılan manevi zararların ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar, murisleri …’e kan verilmek üzere damar yolu açıldığını, yanlış tedavi uygulaması neticesinde sol kolunun kesildiğini ve sonrasında öldüğünü belirterek, uğradıkları manevi zararların giderilmesi isteminde bulunmuşlardır.
Davalılar, usul ve yasaya aykırı olan davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu ve Adli Tıp Kurumu Genel Kurul kararı ile …’in tedavisini yapan doktor ve sağlık personelinin özen borcunun yerine getirdiğinin sabit olduğu, doktor kusuru olmadığından adam çalıştıran diğer davalının sorumluluğundan da söz edilemeyeceği gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir.
Davaya konu zarar, kamu hizmeti niteliğindeki idari bir faaliyetin yürütülmesi sırasında meydana gelmiştir. İdarenin hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince bu tür istemlerin tam yargı davası olarak idari yargı yerinde açılacak davada ileri sürülmesi gerekir. 6100 sayılı HMK’nun 114. maddesinde de yargı yolu dava şartları arasında sayılmış olup dava şartlarının mevcudiyeti kamu düzenine ilişkin olup açıkça veya hiç ileri sürülmese de mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözetilmelidir.
Mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
2- Diğer davalılara yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. (T.C. Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy. K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır.
Davaya konu edilen olayda, … na bağlı Hastanede doktor ve hemşire olan davalıların, davacıya hatalı tedavi uyguladıkları ileri sürülmüştür. Kamu görevlilerinin görevleri kapsamında yetkisini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zarardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen koşullara uygun olarak, idare aleyhine açılabileceğine göre, somut olayda karşı yana husumet tevcih edilmesi doğru değildir.
Şu halde, davanın husumet (taraf sıfatı) yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda (1) ve (2) sayılı bentlerde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacıların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16/04/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.