Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2015/12979 E. 2018/8261 K. 24.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/12979
KARAR NO : 2018/8261
KARAR TARİHİ : 24.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 23/07/2013 gününde verilen dilekçe ile hakaret ve yaralama eylemleri nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi ve karşı davada davacı … vekili Avukat … tarafından davalı … aleyhine 03/09/2013 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl dava yönünden maddi tazminat isteminin reddine ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne, karşı dava yönünden istemin kısmen kabulüne dair verilen 30/04/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı-karşı davalı vekili ile katılma yoluyla davalı-karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacı-karşı davalı …’in asıl davaya yönelik tüm, davalı-karşı davacı …’nin asıl davaya yönelik aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2) Davalı-karşı davacı …’nin asıl davaya yönelik vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazına gelince;
Asıl dava, hakaret ve yaralama eylemleri nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece asıl davada maddi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir. Ancak, yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettirdiği halde davalı-karşı davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmemiştir. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 10/4 ve 13. maddesi uyarınca reddedilen maddi tazminat miktarı gözetilerek davalı-karşı davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmelidir. Bu nedenle de kararın bozulması gerekmiştir.
3)Davacı-karşı davalı …’in karşı davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Asıl dava, hakaret ve yaralama eylemleri nedeniyle maddi ve manevi tazminat, karşı dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece asıl dava yönünden maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne, karşı dava yönünden manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı-karşı davalı vekili ile katılma yoluyla davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Karşı davada davalı-karşı davacı …, davacı-karşı davalı …’in kendisi ile evli olduğunu bildiği halde dava dışı eşiyle birlikte olduğunu, eylemin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğunu belirterek, manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı, karşı davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacı-karşı davalı …’in, davalı-karşı davacı …’nın dava dışı eşiyle evli olduğunu bilerek birlikte olduğu hususu sabit görülerek, istemin kısmen kabulü ile manevi tazminata hükmedilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık, evlilik birliği devam ederken, eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiden diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunup bulunmayacağı hususundadır.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06/07/2018 tarihli ve 2017/5 E. – 2018/7 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; TMK 185/3 maddesinde düzenlenen sadakat yükümlüğü, evlilik sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, ihlal edilmesi durumunda yalnızca sözleşmenin taraflarının yani eşlerin birbirlerine karşı ileri sürebilecekleri nisbi hak niteliğindedir. Yani mutlak bir hak mahiyetinde olmadığı için, herkese karşı ileri sürülemez.
Davacı, kişilik hakkı ihlallerini düzenleyen genel hükümlere yani TMK’nun 24-25 ve TBK’nun haksız fiil sorumluluğuna ilişkin temel düzenlemesi olan 49/1 (BK. 41/1) ve kişilik değerlerinin zedelenmesine ilişkin TBK 58. (BK 49.) maddelerine de dayanamaz. sözkonusu yasa maddeleri gereğince haksız fiil sorumluluğundan söz edilebilmesi için, diğer şartların yanında ayrıca zarara sebep olan fiilin hukuka aykırı olması yani emredici bir hukuk normuna aykırı olması gerekir. Somut olayda, eş olmayan davalı yönünden fiilin hukuka aykırılık şartı gerçekleşmemiştir.
Müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin de uygulanması mümkün değildir. Zira, TBK’nun 61. (BK 50.) maddesinde birden fazla kişinin ortak kusurlu davranışları nedeniyle bir zarara yol açmaları durumunda müteselsil sorumluluğun sözkonusu olacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda sorumluluğa gidilebilmesi için, aldatan eş ile birlikte olan davalının fiilinin de hukuka aykırı olması gerekir. Davalının dava dışı eş ile birlikteliği şeklindeki davranışı, aldatılan eş yönünden haksız fiil olarak nitelendirilemeyeceğinden, müteselsil sorumluluk esasına göre de sorumluluğuna gidilemez.
Aldatılan eş yansıma yoluyla zarara uğradığını da iddia edemez. Zira, üçüncü kişinin aldatan eşe karşı herhangi bir hukuka aykırı eylemi ve verdiği herhangi bir zarar bulunmadığından, yansıma yoluyla istenebilecek zarar da sözkonusu olamaz.
TBK’nun 49/2 (BK.41/2) maddeleri gereği, fiilin emredici bir norma değil de sadece ahlaka aykırı olması durumunda, sorumluluğa gidilebilmesi için, failin zarar görene zarar verme kastıyla yani somut olayda, davalının davacı aldatılan eşe bilerek ve isteyerek zarar vermeyi amaçlamış olması gerekir. Sadece birlikte olduğu eşin evli olduğunu bilmesi bu tür sorumluluk için yeterli değildir.
Şu durumda; açıklanan yasal düzenlemeler ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun yukarıda anılan kararı uyarınca yerel mahkemece, evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalıya karşı açılan davanın tümden reddedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (3) sayılı bentte açıklanan nedenlerle davacı-karşı davalı … yararına, (2) sayılı bentte açıklanan nedenle davalı-karşı davacı … yararına BOZULMASINA, davacı-karşı davalı …’in asıl davaya yönelik tüm, davalı-karşı davacı …’nin asıl davaya yönelik diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1) sayılı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve taraflardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/12/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.