Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2015/1281 E. 2015/4411 K. 09.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/1281
KARAR NO : 2015/4411
KARAR TARİHİ : 09.04.2015

Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … ve diğerleri aleyhine 10/08/2007 gününde verilen dilekçe ile yayın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 18/09/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılardan … vekili ve … tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalılardan … ve … tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, … Gazetesinin 19/07/2006-20/07/2006 ve 04/08/2006 günlü sayılarında “…”, “…”, “…”, “…” başlıkları altında yayınlanan haber içeriklerinde kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu, haberlerin iftira niteliğinde olduğunu, hakkında haber tarihi itibari ile askeri mahkemeye intikal eden bir fezleke bulunmadığı gibi halende olmadığını, Binbaşı … …’e hazırlattırıldığı öne sürülen raporun kesinlikle yalan olduğunu, mal varlığı ile ilgili bilgilerinde yanlış ve eksik olduğunu, haberler nedeni ile toplum nazarında küçük düştüğünü iddia ederek 100.000 TL manevi tazminat ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalılar, dava konusu haberin gerçek ve güncel olduğunu, haber verme ve toplumunda haber alma hakkı kapsamında özle biçim arasındaki denge bozulmadan yazıldığını davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava konusu edilen haber içeriğindeki isnatlar nedeni ile davacı hakkında yayın tarihi itibari ile açılmış bir dava veya mahkumiyet kararı bulunmadığı gibi soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verildiği anlaşıldığından yayının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunun kabulü ile istemin bir bölümünün ödetilmesine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Somut olaya gelince; davacının İstanbul İl Jandarma Alay Komutanı olarak görevli iken Elazığ’a tayin edildiği, ardından hakkında yapılan şikayetlerin ciddi görülmesi ile soruşturma başlatıldığı, KKK 3. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığının 2006/701 sayılı soruşturma dosyasında davacı hakkında tahkikat heyeti ön inceleme raporunda iddia başlığı altında incelenen eylemlere ilişkin verilen soruşturma emri çerçevesinde askeri savcılıkça yapılan soruşturma sonunda soruşturma emrinde yazılı 2-6-7-8-13 no lu iddiaların askeri hizmete ilişkin olmaması nedeni ile 2803 sayılı Yasanın 7. maddesi uyarınca askeri savcılığın görevsizliğine ve dosyanın bir suretinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, ilçe Jandarma Komutanlığınca alınan hediyelerin kabul edilmesi eyleminin ise disiplin mahkemesinin görevine girmesi nedeni ile yine askeri savcılığın görevsizliğine, soruşturma emrinde yazılı 3-5-14-15 no lu iddialar ile ilgili ise Jandarma Komutanlığının adli yetkisine girmesi nedeni ile askeri savcılığın yetkisizliğine, 1-11-12-9 no lu iddialar hakkında ise 25/08/2006 tarihinde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği, kovuşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin karara karşı Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığınca itiraz edildiği, itiraz neticesinde Milli Savunma Bakanlığının şüphelinin soruşturma dosyasında mevcut mal varlığı ile ilgili olarak 3628 sayılı Kanunun 4-13 ve 14. maddeleri çerçevesince askeri savcılıkça herhangi bir soruşturma yapılmadığından bahisle itirazı yerinde gördüğü ve kovuşturma yapılmaması yönündeki kararı kaldırarak 353 sayılı Yasanın 111. maddesi uyarınca soruşturmaya devam edilmesi emri verildiğinden askeri savcılıkça yeniden dosya ele alınmış ise de şüphelinin emekli olması nedeni ile bu kez de 18/02/2008 tarihinde askeri savcılığın görevsizliğine karar verildiği görülmüştür. Şişli C. Başsavcılığının 2006/49472 sayılı soruşturma dosyasında şüpheli hakkında askeri savcılıkça verilen görevsizlik kararı üzerine şüphelinin soruşturulması için İstanbul İl İdare Kurulundan izin istendiği ancak iznin verilmediği anlaşılmakla kovuşturma yapılmasına yer olmadığına, 3628 sayılı Yasa uyarınca mal varlığı bilgilerini eksik veya yanlış verdiğine dair yeterli delil olmadığından kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair 08/05/2008 tarihinde karar verildiği anlaşılmıştır. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 2008/794 esas 2008/930 karar sayılı ilamında ise sanık …’in memuriyet nüfuzunu kötüye kullanma suçundan dolayı yargılandığı ve 24 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı anlaşılmıştır.
Şu durumda, davacının İstanbul İl Jandarma Alay Komutanı olup Elazığ’a tayini çıktıktan sonra gelen şikayetler üzerine somut deliller bulunduğu gerekçesi ile 29/01/2006 tarihinde hakkında ön inceleme başlatıldığı, sonunda sayılan suçların işlendiği kanaatine varıldığı, yargılama yapılması istendiği ve bu süreçte görevden el çektirilmesinin önerildiği, davacının emekli olduğu, akabinde askeri savcılıkça soruşturma açıldığı, görevsizlik, yetkisizlik ve kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verilen 25/08/2006 tarihine kadarda soruşturmanın devam ettiği anlaşıldığına göre yayınların yapıldıkları tarihlerdeki görünür gerçeğe uygun oldukları, basının somut gerçeği araştırma yükümlülüğü bulunmadığı, haber niteliğinde olan yayınların yayınlanmasında kamu yararı bulunduğu, güncel nitelikteki askeri soruşturma kapsamında elde edilen bilgilerin toplumun haber alma hakkı kapsamında kamu oyuna sunulduğu anlaşıldığından davacının kişilik haklarına saldırı teşkil etmediği sonucuna varılarak istemin tümden reddi yerine kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamış kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalılar … ve …’un öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 09/04/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.