YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/1213
KARAR NO : 2015/2371
KARAR TARİHİ : 02.03.2015
MAHKEMESİ : Kayseri 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/04/2014
NUMARASI : 2014/9-2014/152
Davacı E.. K.. vekili Avukat Mehmet tarafından, davalı K.. K.. aleyhine 27/12/2010 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 17/04/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 02/03/2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava kişilik haklarına haksız saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece açılan davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizce bozulmuştur. Davacının karar tashihi istemi “miktar” itibariyle reddedilmiştir.
Yerel mahkemece bozma kararına uyularak bu kez 4000 TL manevi tazminata hükmedilmiştir.
Davalının dosyada örneği bulunan 13/12/2010 tarihli konuşma metninde “Değerli arkadaşlarım, yolsuzluk, bu iktidarın en ciddi temel sorunlarından birisidir. Bakın 17/07/2007 tarihinde Hacı isimli bir yurttaş – Kayseri Büyükşehir Belediyesinde çalışıyor – gidiyor polise rüşvet çarkının nasıl döndüğünü bütün ayrıntılarıyla anlatıyor. Arkasından imzalıyor ve kendisi bu itiraflarda bulunuyor. Rüşveti toplayan kişi bu; taksi duraklarından benzin istasyonlarından ve diğer yerlerden. Bütün bunların hepsini ayrıntılı anlatıyor. …..” şeklinde başlayan konuşmasında olayın gelişimi anlatılıp, konuşmanın hiçbir yerinde davacının ismi zikredilmemiştir.
Diğer yandan Hacı isimli belediye çalışanının böyle bir başvurusunun olduğuda bir gerçektir.
Davalı Ana Muhalefet Partisi lideri olup asıl görevi de yolsuzlukları ortaya çıkarmak amacıyla topluma bu bilgileri vermek ve paylaşmaktır.
Yerel mahkemenin ilk kararında benimsediği gibi davalının bu konuşmasında doğrudan davacıyı hedef almadığı, dolayısıyla “matufiyet” unsurunun gerçekleşmediği, davacının “aktif husumet” ehliyetinin bulunmadığı, kaldı ki davalının ana muhalefet partisi olması nedeniyle eleştirilerinde normal karşılanması gerektiği gibi sebeplerle davanın reddi isabetli olmuştur.
Ne varki; dosyanın Dairemizce bozulması üzerine yerel mahkemece bozmaya uyulup davanın kabulüne karar verilmiştir.
Yerleşmiş yargıtay içtihatları ve öğretide ” usulü kazanılmış hak” müessesi mevcut isede davalının aynı konuşması nedeniyle bir kısım davacılar tarafından açılan tazminat davalarının farklı sonuçlandığı ve dairemizin denetiminden geçerek kesinleştiği bir gerçektir. ( ör. 2013/15654 Esas, 2013/18127 Karar, 2012/14040 Esas, 2013/12791 Karar vs )
Bu durumda aynı konuda verilen birbirine aykırı kararların kesinleşmesi halinde usulü kazanılmış haktan sözedilemeyeceğinden sayın çoğunluğun “onama” kararına karşıyım.
Diğer yandan bu gibi “hukuk hatalarının” Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden Devletimize “tazminat” olarak döndüğü düşünüldüğünde tazminat sorumluluğuna katılmak istemediğimden çoğunluk kararına karşıyım. 02/03/2015